25 Temmuz 2016 Pazartesi

Captain America: Civil War - 2016

Karşılarındaki herkesi tasfiye edince bu kez kahramanlarımız kendi kendilerini tehlike olarak görüyor! Komik aslında, ilişkilerinin dinamiği kavga etmek olan insanlar gibi. Yenilmezler'in Afrika ülkerinde  birinde son gittikleri görevde yanlışlıkla bazı masum sivillerin ölmesine sebep olması sonucunda, dünyanın önde gelen politik güçleri Yenilmezler'in bir otorite tarafından kontrol edilmesini talep ederler. Bazı politik güçler tarafından kurulan kontrol mekanizması Yenilmezler'in bir kısmı tarafından desteklenmez. Derin bir fikir ayrılığına düşen Yenilmezler ikiye ayrılırlar: Steve Rogers önderliğinde bu politik kontrole karşı çıkanlar grubu ve Tony Stark önderliğinde kontrolü destekleyenler grubu. Aslında bu ayrım yapılırken karakterlerin kişisel özellikleri iyi tasnif edilmiş, asker kökenli olan Steve Rogers'ın her ne kadar emir-komuta zincirine aşina olsa da "daha fazla insanın ölmesine engel olabilmek için bazı masum insanlar ölebilir" görüşünü benimsemesi sonucu hükümet kontrolüne karşı çıkması ve zengin ve bağımsız yaşamaya alışmış Tony Stark'ın ise insanların zarar görmesine engel olabilmek için kontrol altında olması seçmesi çok ince bir ayrım. Aynı şekilde Steve Rogers'ı ve Tony Stark'ı destekleyenlerin de hangi tarafı neden seçtiği başarılı bir tartışma konusu. Film birkaç yeni yüzü de ekibe katmayı ihmal etmemiş, Ant-man, Spider-man ve Black Panther. Devam filmlerinde nasıl dahil olacaklarını henüz bilmiyorum ancak iyi bir giriş yapılmış gördüğüm kadarıyla. Filmin sürpriz bir sonu yok ancak kendi içinde heyecanlı bir ilerleyişi var, yine de daha iyisi her zaman olabilir.
 
Filmin yönetmeni Kaptan Amerika: Kış Askeri (2014) filminin de yönetmenliğini yapmış olan Anthony Russo & Joe Russo ikilisi. Bu filmde Marvel kahramanlarından yalnızca bir kısmı rol alıyor: Chris Evans (Kaptan Amerika), Robert Downey Jr. (Iron Man), Scarlett Johansson (Black Widow), Sebastian Stan (Kış Askeri), Elizabeth Olsen (Scarlet Witch), Paul Rudd (Ant-man) ve diğerleri. Marvel çizgi romanlarını okumadım ancak okuyanlardan yöneltilen eleştirilere bakılırsa filmde kadro limitli tutulmuş, çizgi romanda tümünün katıldığı gerçek bir kapışmadan söz ediliyor sanırım. Marvel takip edenlerin filmi zaten çoktan izlemiş olduğunu tahmin ediyorum, yine de iyi seyirler!

"This job... we try to save as many people as we can. Sometimes that doesn't mean everybody. But if we can't find a way to live with that, next time... maybe nobody gets saved."
 
Kaptan Amerika: Kış Askeri filmi hakkında:

22 Temmuz 2016 Cuma

Warcraft : The Beginning - 2016

Her zaman söylerim, ben fantastik hikayelere hep ilgi duymuşumdur, yaratıcı zeka ürünü olduklarını ve hayal gücümü geliştirdiğini düşünüyorum. Bu nedenle Blizzard Entertainment'ın yarattığı ve çok sevilen bir oyun olan World of Warcraft oyunundan esinlenilerek beyazperdeye aktarılan Warcraft: İki Dünyanın Karşılaşması filmini izledim bu hafta. Başlangıç filmi olarak planlanan (seri ne kadar devam eder henüz bilmiyorum) ilk filmde, Orkların dünyasından Azeroth'a geçiş yapılıyor. Orkların dünyası Draenor'da "Fel Büyüsü" nedeniyle canlı yaşamı için bir ortam kalmayınca büyücüleri Gul'dan Azeroth dünyasına bir portal açar. Ülkeleri yok olmanın eşiğine gelen Orklardan hayatta kalanlardan öncü bir birlik koloni oluşturmak amacıyla Azeroth'a geçer. Orkları bir tehlike olarak algılayan Azeroth Krallığında savaş kaçınılmazdır. Bu arada her şey kötüye giderken sanki gelecekten iyi bir haberi müjdeler gibi bir bebek dünyaya gelmiştir: Frostwolf Klanının (Ork Klanı) lideri Durotan'ın oğlu Go'el. Bu sırada Orklardan ve Azeroth Krallığı sakinlerinden önde gelen birkaç kişi tehlikenin elebaşlarını bertaraf ederek tüm krallığın kaderini değiştirecek bir çatışma ortamına girmemeye çalışsalar da, Gul'dan ve onu destekleyenler çok güçlüdür. Eğer iki dünya arasında geçişi sağlayan portal ikinci kez açılırsa bir dünya yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Filmin yönetmeni "Moon" ve "Source Code" filmleriyle tanınan yeni nesil yönetmen Duncan Jones, oyuncuları ise Dominic Cooper (kendisi tarihi ve fantastik filmlerin vazgeçilmez kral modeli nedense), Travis Fimmel, Paula Patton, Ben Foster ve Toby Kebbell. Filmin görsel efektlerini ve fantastik unsurları sinemaya yansıtış biçimini beğendim.Warcraft oyunlarını hiç oynamadım ancak herkesin güç ve iktidar peşinde olduğu bir evrende hiçbir zaman aksyion sona ermez diye düşünüyorum. Fantastik filmleri sevenler zaten çoktan izlemiştir zira kaçırılmayacak bir fırsat, iyi seyirler!

Our hope is destroyed; there is nothing to go back to. Is war the only answer?

Duncan Jones'un Source Code filmi için:
http://sinemubi.blogspot.com.tr/2015/01/yasam-sifresi-source-code-2011.html

21 Temmuz 2016 Perşembe

Eddie the Eagle (Kartal Eddie) - 2016

Filmin senaryosu 1988 yılında (1929'dan sonraki ilk temsilci) İngiltere'yi Olimpiyatlarda Kayakla Atalama dalında temsil eden Michael Eddie Edwards'ın hayatından esinlenilerek yazılmış. Konuyu bu şekilde okuyunca müthiş bir başarı hikayesi izleyeceğinizi düşünebilirsiniz. Aslında anlatılanın bir başarı hikayesi olmadığı da söylenemez, karar size kalmış. Michael Edwards çocukluğundan beri Olimpiyat oyunlarına katılmayı kafasına koymuş bir çocuktur ancak hem ailesinin maddi durumu hem de yeteneksizliği sebebiyle herhangi bir spor dalında üstün başarıla gösteremez. Bir süre sonra kayağa ilgi duymaya başlayan Eddie, milli kayak takımından da çıkarılınca (daha doğrusu Olimpiyat ekibine kabul edilmeyince) çıtayı biraz daha yükseltir ve İngiltere'de henüz yetişmiş hiçbir sporcunun olmadığı bir dalı seçer: Kayakla Atlama. Kayakla Atlama dik bir rampadan (70 m ve 90 m) aşağıya doğru kayarak havalanmayı ve mümkün olduğunda uzak noktaya düşmeden inmeyi amaçlayan bir spordur. Öyle ki, insanlar kayakla atlamaya çocuk yaşta başlamaktadır ve sonradan adapte olunabilecek bir spor değildir. Zira 90 metreden düşmek boyun kırılmasında kadar varan tehlikeli sonuçlara yol açabilmektedir. Eddie 1984 yılında Kış Olimpiyatlarına kabul edilmeyince katılım dalını kayakla atlama olarak değiştirir ve 1988 olimpiyat oyunlarına kadar kendini bu alanda yetiştirir. Bu alanda yıllardır şampiyonluğu elinden bırakmayan İskandinav sporcular varken Eddie'den mucize yaratmamız elbette beklenemez, bu açıdan film bir anlamda Eddie'nin "challenge" yani mücadelesini konu almaktadır da diyebiliriz.
 
Filmin yönetmeni Dexter Fletcher ve oyuncuları ise Michael Edwards rolünde Kingsman: The Secret Service'de oynayan Taron Egerton, ona akıl hocalığı yapan eski sporcu rolünde  Hugh Jackman ve ünlü kayakla atlamacı Warren Sharp rolünde ise Cristopher Walken'dır. Sempatik kişiliği ve her atlamadan sonra yaptığı kartal taklidi ile kendisine "Eddie the Eagle" yani "Kartal Eddie" lakabı takılan Eddie'nin zorluklar karşısında yılmadan hayallerinin peşinden koşma hikayesini izlemenizi tavsiye ederim. Alıştığımız başarı öykülerinden ziyade güzel bir "yolculuk" izliyor olacaksınız. İyi seyirler!
 
Baron de Coubertin's words "the most important thing is not the victory but the struggle"

20 Temmuz 2016 Çarşamba

Ali - 2001

Muhammed Ali'nin hayatının anlatıldığı bu film 2001 yılında çekildi ancak geçtiğimiz ay Muhammed Ali'nin vefatı sonucu bu filmi izlemek istedim. 1942 doğumlu efsanevi boksör Muhammed Ali'nin ilgi çeken hayatı 1970'li yıllarda da birkaç filme konu olmuş ancak başarılı oyuncu Will Smith'in performasından dolayı izlemek için bu filmi tercih etmem şaşırtıcı gelmemiştir size. Tüm zamanların en iyi boksörleri arasında gösterilen Muhammed Ali, bu adı kullanmadan önce Cassius Marcellus Clay olarak bilinmekteydi. Yirmi iki yaşında dünya şampiyonluğunu kazandıktan sonra Müslümanlığa geçtiğini açıklayarak yeni adını kullanmaya başladı. Bu filmde kendisini şampiyonluğa götüren boks maçları ve ilk mağlubiyeti olan (1971 Joe Frazier'e kaybetmiştir) ile olan maçı, özel hayatı (evlilikleri), Amerika'daki İslam hareketi yapan gruplara (Malcolm X ve Elijah Muhammed gibi) katılımı, vicdani ret hakkını kullanarak Vietnam'a savaşmaya gitmemesi sonucu yaşadığı maddi manevi zorluklar anlatılmaktadır. Vicdani retçi olduğu dönemde hakkında davalar açılan Muhammed Ali'nin şampiyonluk kemeri geri alınarak lisansı iptal edilir. İslamcı gruplardan da yeterince destek görmediğini düşünen Muhammed Ali'nin bunalımlı dava sürecinden ve davasının sonuçlanmasından sonra yeniden boks hayatına girmesinden sonraki hayatından da kısa kesitler verilmektedir.

Filmin yönetmenliğini Al Pacino'nun başrolünü oynadığı Köstebek (The Insider) filminin de yönetmenliğini yapmış olan Michael Mann yapıyor. Oyuncuları ise Will Smith, Jamie Foxx ve Jon Voight. MTV Film Ödüllerinde Will Smith'e en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandıran bu filmi eğer Muhammed Ali'nin hayatını merak ediyorsanız izlemenizi tavsiye ederim. Bu filme ilişkin bir NY Times makalesi de aşağıdaki linktedir:

http://www.nytimes.com/2001/09/09/movies/the-new-season-film-michael-mann-and-will-smith-in-the-ring-with-ali.html

"This was supposed to be the fight that Muhammad Ali was ended. Supposed the myth that Muhammad was gonna fall! Supposed to be my destruction! Well, they miscalculated, they misjudged, they got it wrong!"

19 Temmuz 2016 Salı

Bana Bir Şeyhler Oluyor - 2003

Bu filmin adını bir şekilde anımsıyorum, ancak vizyona girdiği yıllarda izlememiştim, muhtemelen adını beğendim. 2003 yılında liseye yeni başlamıştım bu nedenle filmi izlesem de ne kadarını anlardım ya da hatırlardım bilmiyorum. Bu hafta sonu bu filmi izlerken bir deja vu yaşadım. Evet Türkiye bu şekilde bir dönem geçirdi, şeyhler, gizli kamera ile yapılan baskınlar, ekonomik krizler, kaçak elektrik kullanımları, sürekli yapılan zamlar, yeni başlayan tüketim çılgınlığı vb. Her ne kadar çocuk olsam da hayal meyal anımsıyorum tüm yaşananları, aradan uzun zaman geçtiği için artık komik geliyor, gülebiliyorum da. Bu oyun da her ne kadar yergi olsa da aynı zamanda komedi olduğu için gülmenize de yardımcı oluyor :). Oyunda kendi halinde yaşayan bir aile babasının işten çıkarılması ve sonrasında patlayan büyük bir ekonomik kriz sonucu yaşadıkları anlatılıyor. Restoran açma hayali varken bir anda tüm parasını borsa da kaybeden Hilmi Bey (Altan Erkekli) yaşadığı derin üzüntü sonucu mental olarak rahatsızlanır ve gaipten sesler duymaya başlar. Tanrıyla konuştuğunu zanneden Hilmi Bey bir süre sonra kendisini eşi Dursun Hanım (Demet Akbağ) ve komşuları Adnan Bey'in (Yılmaz Erdoğan) organize ettiği bir oyunun içinde bulur. Oyun dedikleri ateşle oynamak olunca bu üçlü bir anda başa çıkamayacakları kadar büyük bir yangının ortasında kaldıklarını fark ederler.

Oyunun yazarı ve yönetmeni Yılmaz Erdoğan, oyuncuları ise tanınmış tiyatrocular; Demek Akbağ, Altan Erkekli, Yılmaz Erdoğan, Binnur Kaya, Tolga Çevik, Pelin Körmükçü ve adını yazmadığım diğerleri. Yıllar önce izlediyseniz anımsamak için, izlemediyseniz biraz eğlenceli vakit geçirmek için izlemenizi tavsiye ederim, zira hayat devm ediyor gibi yapmamız gerekiyor.

"Anlatacaklarım var! Vaaz vermek değil niyetim, duyduğumu söylemek. söylemeye değer şeyler duyuyorum zira. Belki hayatı daha yaşanılır kılmak için ya da belki sade, ama sade anlatmak için... Sen anlat dedi tanrı bana, anlaşılsın diye değil hiçbir mükafat istemeden anlat... Çünkü bir mükafattır artık bir anlatıcıya doğru düzgün anlaşılmak!"

18 Temmuz 2016 Pazartesi

All Is Well - 2015

Barselona'dan dönerken uçakta izlediğim bir film oldu "All Is Well". Bir süredir Hint filmlerinin absürt - komik yönlerinin olduğundan bahsetmiştim (dramalarda bile böyle bir standart izleniyor galiba). Bu nedenle dünyayı unutup biraz eğlenmek istiyorsanız Hint filmleri iyi bir tercih olabilir; ama çok saçma demeden, yalnızca eğlence amaçlı izlerseniz sevebilirsiniz diye düşünüyorum. Bu film de romantik komedi olarak aynı standartlarda yapılmış. Filmde idealist bir müzisyen olan Inder Bhalla'nın hayatı anlatılmkatadır. Babası tarafından evinden kovulan Inder, hayata ve aşka dair tüm ümitlerini kaybetmiştir ve başka bir ülkeye giderek hayallerini yaşamaya çalışmaktadır. Bu nedenle kendisine ilgisi olduğunu anlamasına rağmen arkadaşı Nimmi'nin duygularına da karşılık vermemektedir. Müzik yapmak için paraya çok ihtiyacı olduğu bir anda babasının fırınındaki hisselerini satması yönünde bir telefon alınca doğduğu kasabaya geri döner. Ancak kasabasının bıraktığı gibi olmadığını anlayınca artık her şey için çok geç kalındığını fark eder. Ortada satılacak bir hisse yoktur ve babasının çok borcu vardır, arkadaşı Nimmi görücü usulü evlendirilmek üzeredir, annesi alzheimer hastasıdır ve kendisini anımsamamaktadır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de mafya peşindedir. Kendisini tam bir kaosun içinde bulan Inder komik bir kovalamacanın ortasında kalır.
 
Filmin yönetmeni Umesh Shukla ve oyuncuları Abhishek Bachchan (Inder), Rishi Kapoor (baba-Bhajanglal), Asin (Nimmi) ve Supriya Pathak'tır (anne- Pammi). Oyuncuları ve yönetmeni ben de ilk defa duydum ama Bollywood sevenler tanıyordur diye tahmin ediyorum. Biraz eğlenceli vakit geçirmek isterseniz izlemenizi tavsiye ederim ancak klişe bir filmden ötesi olmayacaktır önceden anımsatmış olayım. Filmle ilgili sevdiğim unsurlardan birisi müzikleri (genelde Hint filmlerinin müziklerini beğenirim). Ünlü şarkıcı Arijit Singh'in bu film için söylediği "Baaton Ko Teri" de sevdiğim şarkılardan birisi oldu.