31 Ağustos 2015 Pazartesi

Kingsman: The Secret Service - 2015

Araya biraz absürt olayların serpiştirildiği aksiyon filmlerini çok severim, Kingsman: Gizli Servis tam bu tanıma uyan bir casusluk filmi! Mark Millar'ın The Secret Service adlı çizgi romanından uyarlanılarak film haline getirilmiş. Angelina Jolie'nin oynadığı Wanted filmi de aynı şekilde Mark Millar'ın çizgi romanından uyarlanmıştır, bu şekilde kendisinin tarzını az çok tahmin edebilirsiniz. Film gizli ajan olarak yetiştirilen Gary "Eggsy" Unwin'in eğitim sürecini ve sonrasını anlatmaktadır. Babasını çocuk yaşta kaybeden Gary'ye hayatında yalnızca bir kez kullanması kaydıyla bir madalya ve teelfon numarası takdim edilir. Büyüp genç bir adam olan Gary, bir gün başına gelen bir olaydan kurtulmak adına bu telefon numarasını arar. Kendisine yardımcı olan gizli ajan Hary Hart dışarıdan butik/terzi gibi görünen bir dükkanın gizli kapılarını Gary'ye açar. Gizli ajan olarak yetiştirlmek üzere bir grup genç ile beraber eğitime alınan Gary'yi tahmin etmediği kadar zor bir eğitim süreci beklemektedir. Bir taraftan bu eğitim ile meşgul olan Kingsman, bir taraftan da dünyanın sonunu getirmek isteyen deli bir adam ile başa çıkmak zorundadır. Valentine kendi ahlak anlayışı olan bir kötü adamdır ve tüm siyasi güçleri de elinde tutmaktadır. Bu süreçte yaşanacak aksiyon dolu olaylardan da sizin keyfinizi bozmamak için bahsetmiyorum, Gary'yi yeni sınavı ile baş başa bırakıyorum.

Filmin yönetmeni X-Men: Birinci Sınıf filminin de yönetmenliğmni yapmış olan Matthew Vaughn, oyuncuları ise Colin Firth (Hary Hart), Samuel L. Jacksın, Mark Strong, Taron Egerton (Gary Eggsy Unwin) ve Michael Caine. Hikayenin aktarılış biçimi oldukça akıcı ve komikti, ayrıca aksiyon sahnelerini de görsel olarak çok beğendim. Aksiyonla açılış yapan film ne olduğunu anlamaya çalışırken aynı tempoda kapanışını da yapıyor, izlemenizi tavsiye ederim, beğeneceğinizi düşünüyorum.

"There is nothing noble in being superior to your fellow man; true nobility is being superior to your former self."

27 Ağustos 2015 Perşembe

Kanunun Kuvveti (La French) - 2014

Yine yeni bir filmle karşı karşıyayız! 2014 yılında çekimleri tamamlanan "Kanunun Kuvveti", Türkiye'de Nisan (2015) ayında vizyona girmiş. Filmin özgün adı filmdeki karakterlerden birinin lakabı olan "La French" ancak İngilizceye "The Connection" olarak tercüme edilmiş. Filmi izlediğimiz zaman hem Türkçe hem de İngilizce tercümesinin filmin içeriğiyle alakası olduğunu göreceğiniz için, bu konuda herhangi bir yorumum olmayacak. Film 1975 yılında Fransa'nın güneyindeki liman şehri Marsilya'da geçiyor. İdealist hakim (juge) Pierre Michelle'nin (gerçek bir hayat hikayesidir) Marsilya'nın kritik bir bölgesine atandıktan sonraki icraatleri anlatılmaktadır. Türkiye'den getirilen hammadeyi gizli laboratuvarlarda işleyerek Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'ya pazarlayan organize bir uyuşturucu çetesinin peşinde düşen hakim kendisini tahmin ettiğinden daha büyük bir ağın içinde bulacaktır. Hakimin ve kendisi gibi idealist bazı polislerin karşılaştığı en büyük problem, bölgenin mülki amirlerinden bankacılarına kadar herkesin bu ticarette yer alarak nemalanmaları. Tüm tehlikelerine rağmen French Connection olarak bilinen çetenin lideri olan Tany Zampa'nın peşini bırakmayan ve bu olayı şahsileştirerek onur meselesi haline getiren hakim, kendisini de büyük bir tehlikeye atacaktır. Alışılagelmiş Fransız filmlerinden farklı olan La French, hareketli senaryosu ve bol aksiyon sahneleri ile biraz Hollywood'a yaklaşıyor.

Filmin yönetmeni tek başına ilk uzun metrajlı film denemesini gerçekleştiren Cédric Jimenez, oyuncuları ise hakim rolünde Jean Dujardin, Zampa rolünde Gilles Lellouche ve Zampa'nın eşi rolünde Melanie Doutey. Filmde vurgulamak istediğim bazı hususlar var, birincisi Fransız Hukuk Sisteminin Türk Hukuk Sisteminden belirgin farkları: Pierre Michelle bir hakim ancak bilgi ve delil toplayan/tutuklama isteye/sorgu yapan/polisle beraber çalışan bir görev icra ediyor (bizdeki Savcı gibi düşünebiliriz). O nedenle yukarıda belirtilen Hakim unvanı ile neden uyuşturucu çetesinin peşide koştuğu hususu kafa karışıklığı yaratmasın. İkinci bir husus da, filmin dönemin (1975), kostüm, davranış tarzı ve mekan (araba, sokaklar, dekor) özelliklerini çok iyi yansıtıyor olması. Hatta o kadar iyi ki, filmin o yıllarda çekildiğini düşünebilirsiniz :). İzlemenizi tavsiye ederim.

Not: 1971 yılında "Kanunun Kuvveti" adında (özgün adı: The French Connection) Hollywood yapımı bir filmin daha mevcut olduğunu öğrendim, ancak aralarında hikaye açısından bir benzerlik var mıdır izlemediğim için bilmiyorum, ancak konu açısından benzerlik taşıdıkları anlaşılıyor (uyuşturucu çeteleri-polisiye). 

20 Ağustos 2015 Perşembe

Chappie - 2015

Johannesburg'da yakın bir geleceği anlatan film basit bir hikayeyle kurgulanmış aslında: Robotlar ve yapaz zeka. Filmde ilk olarak seri bir şekilde üretilmiş ve polis güçleri tarafından suçlarla savaş için kullanılan robotları görmekteyiz (robocop gibi düşünebiliriz). Kolluk kuvvetine yardımcı olan robotların programlarını yazan Deon (Dev Patel), bir taraftan uzun süredir insan gibi öğrenebilen ve zekasını geliştirebilen bir programın peşindedir. Bir süre sonra ortaya çıkardığı yapaz zeka programını uygulayacak bir robot bulamaz zira polis-robotları üreten patronu tamamen finansal sebeplerle üretim yapmakta ve ihtiyacı olmadığını düşündüğü bir yeniliğe sıcak bakmamaktadır. Dolayısıyla programını gizli kapaklı denemeye karar veren Deon, elden düşme bir robot alır ancak planlar tahmin ettiği gibi gitmez. Polis robotlarını devre dışı bırakarak suç işleme niyetinde olan çapulcu bir çetenin eline düşen Deon ve robotunu önceden planlamadığı zorluklar beklemektedir. Çapulcu gangsterler (yönetmen bu ekipte Güney Afrikalı rap grubu Die Antwoord'u kullanmış) Chappie adını verdikleri bu ürkek robotu kendi emellerine alet etmek isterler ancak kendi kararını kendisi verebilen Chappie'nin olayları yorumlayış şekli de tahmin edilenden farklı olacaktır. Ayrıca bir tarafta eski bir asker olan hırslı bir yapay zeka düşmanı Vincent (Hugh Jackman) tehlikesi de olayların büyümesine neden olacaktır. Film içerdiği bazı çelişkili sahneler dışında, aksiyon sahneleri açısından oldukça başarılıdır.

Filmin yönetmeni bilimkurgu türü ile adını duyuran yeni nesil genç yönetmen Neill Blomkamp, oyuncuları ise "Slumdog Millionaire" filminden tanıdığımız Dev Patel, Hugh Jackman ve Sigourney Weaver. Chappie'nin seslendirmesini ise Sharlto Copley yapmaktadır. Genel olarak izleyici yorumlarına baktığımızda film Neill Blomkamp'ın "District 9" filmi kadar beğenilmemiş olsa da hem felsefi hem de bilimkurgu açısından yabana atılacak bir film değil. İnsanın varlığını tanrısallıktan çıkarıp yalnızca bilince indirgeyen yorumuyla Self-Less filmine benzeyen yeni bir "tanrıtanımaz" akım bile başlatmış denilebilir. İnsanlığın negatif ve pozitif yönlerinin bir yapay zeka üzerinden eleştirildiği filmi izlemenizi tavsiye ederim.
 
"A thinking robot could be the end of mankind! Destroy that robot. Burn it to ash!"
 
"The problem with artificial intelligence is it's way too unpredictable."

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Focus - 2015

Son zamanlarda blockbuster bilim-kurgu filmler ile tanınan Will Smith'in bu kez romantik-gerilim tarzındaki bir filmi ile karşı karşıyayız. Yine de her Will Smith filmi gibi izlemesi oldukça keyifli. Filmde üç kuşak dolandırıcı olan bir aileden gelen genç bir hırsız/dolandırıcı olan Nicky'nin (Will Smith) bir dönem başından geçenler anlatılmaktadır. Bir gün Jess (Margot Robbie) adında genç bir kadınla karşılaşan Nicky, kadının acemi bir hırsız olduğunu anlar, ancak bu genç kadında bir potansiyel görerek (belki de sadece güzelliğinden etkilenmiştir) yanına alır ve eğitir. Beraber yaptıkları birkaç vurgundan sonra kişisel sebeplerle Jess ile yollarını ayırmaya karar verir. Aradan geçen üç yıldan sonra Nicky ile Jess tesadüfi bir şekilde Buenos Aires'te tekrar karşılaşır. Nicky bahisleri oldukça yüksek olan araba yarışı camiasında alengirli fakat bir o kadar da riskli bir işin peşindedir, Jess ise bu piyasada sözü geçen biri ile beraberdir. Nicky için geçmişini bilen ve çevirdiği işlerin inceliklerinin farkında olan Jess ile bu şekilde karşılaşmış olması tezgahın en kritik anında planlarını etkileyecektir. Aslında filmde bağımsız iki konu var gibi: ilki Nicky ile Jess'in beraber çalıştığı ilk bölüm ve diğeri Nicky'nin Buenos Aires'de çevirdiği bahis tezgahı. Her ne kadar filmin sonuna doğru aslında daha büyük bir entrikanın varlığı ortaya çıksa da, hikaye tek bir olay üzerinde ilerlemiyor (yani Ocean'a Eleven gibi bir düzenbazlık yok). Kısacası olaylar biraz fazla uçuk, ama izleyip zevk almak en iyisi.

Filmin yönetmenliğini Çılgın Aptal Aşk (2011) filminin de yönetmenliğini yapmış olan Glenn Ficarra & John Requa ikilisi yapmaktadır. Daha önce de bu ikili adını Bad Santa (2003) ve Kediler ve Köpekler (Cats & Dogs) (2001) gibi eğlenceli filmlerin senaristi olarak duyurmuştur. Filmin başrolünde ise Will Smith ve Margot Robbie bulunmaktadır. Filmin aksiyon dozu çok yüksek, ayrıca her entrikacı film gibi aşkla süslenen senaryonun sonu sürprizlerle dolu. Her halükarda film eğlenceli birkaç saat vadediyor, izlenmesini tavsiye ederim.

It's about distraction. It's about focus. The brain is slow and it can't multitask. Tap him here, take from there.

13 Ağustos 2015 Perşembe

Insurgent (Kuralsız) - 2015

Serinin ilk filmi Divergent (Uyumsuz)'dan daha önce bahsetmiştim ve son zamanlarda sayıları artan distopyalar hakkında kısa bir yorum da yapmıştım: 20. ve 21. yüzyılın ortak bakış açısı yakın geleceğin bir dizi felaket ile karşılanacağı yönünde, ama ortak bir durum da uyumsuz-anaşist gençlerin isyanı ya da çözüm araması olarak da belirtilebilir (Açlık Oyunları veya Labirent'teki gibi). Daha önce beş farklı gruba (bir de evsizleri sayarsak altı eder) bölünen toplumun hiyerarşik yapısından söz etmiştim. On altı yaşına gelen gençler kendilerine uygun bir grubu seçerek, yaşantılarına o grupta devam etmekte ve herhangi bir gruba uyum sağlayamayanlar uyumsuz addedilmekteydi. İkinci filmde bu açıdan değişen bir şey yok ancak ilk filmin sonundaki simülasyondan çıkan Korkusuzlar'ın diğer grupların içine dağılarak vatansız gibi yaşadığını söylemek de mümkün. Bilgelerin lideri Jeanine tarafında ise, Fedakarlar'ın yok edilerek Tris'in anne-babasının evinden alınan kutunun açılması mücadelesi var. Kutunun içinde yer alan mesajın kendilerinin kapana kısılı olduğu dünyanın dışındaki insanlardan geldiğine inanan Jeanine, elde ettiği sonuç ile başka bir dünyanın kapılarını aralayacaüını düşlemektedir. Kutunun açılması için her türlü yola başvurmaya çekinmeyen Jeanine bir süre sonra Tris ile yeniden karşı karşıya gelecektir. İkinci filmin bazı aksiyon sahnelerinin dışında olay örgüsü açısından çok detay sunduğu söylenemez, hatta çok arada kalmış gibiydi. Zaten Jeanine'in filmin sonundaki sözü de bunu kanıtlar gibiydi: "It's been over 200 years. Who knows what's out there?" Evet, üçüncü filmde neler yaşanacak bilmiyoruz, yine de film bazı vasatlıklarına rağmen hikayenin sonunu merak ettirmiyor değil.

Veronica Roth'un ikinci kitabından sinema filmine aktaraılmış olan Insurgent (Kuralsız) filminin yönetmeni ilk filmden farklı bir isim, Zaman Yolcusunun Karısı, Uçuş Planı ve RED gibi filmlerden tanıdığımız Robert Schwentke. Oyuncu ekibinde ilk seride olduğu gibi, Beatrice Prior rolünde Shailene Woodley ve Four olarak da Theo James bulunuyor. Bilim-kurgu/distopya severler zaten filmi izlemiştir ancak boş vaktiniz varsa farklı bir bakış açısı için ilzenebilir olduğunu düşünüyorum.

Dark times call for extreme measures. You may find it hard to believe, but I am serving the greater good.
 
Divergent (Uyumsuz) filmi hakkındaki yorumlarım için:
http://sinemubi.blogspot.com.tr/2014/09/divergent-2014.html

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Görevimiz Tehlikle 5 - 2015

İlk "Görevimiz Tehlike" filmi 1996 yılında çekildiğinde acaba filmin yıllar boyunca gündemde kalacağı ve dört devam filmi daha çekileceği tahmin ediliyor muydu merak ediyorum. Yirmi yıla yayılan film serisinin tümünde başrolde aynı oyuncuya (Tom Cruise) aynı tempoyla yer vermeleri de başka bir başarı diye düşünüyorum. Aslında bu seriyi övecek değilim, sonuçta harika bir senaryo veya zekice bir kurgu sunmuyor bize, daha ziyade aksiyon-casusluk sahnelerine odaklanıyor. Yine de, bu kadar emek ve eğlenceden sonra takdiri hak ediyor diye düşünüyorum :). Ben serinin tüm filmlerini izlemedim, ama bir şey kaçırdığımı düşünmediğim için boş bir vaktimde son filmi izlemekte de beis görmedim. Bu filmde şehir efsanesi olduğuna inanılan terrörist bir organizasyonun (Sendika) peşine düşen gizli ajan Ethan Hunt belki de karşılaştığı en zor görevi başarmaya çalışacaktır. Zira daha önceki karşılaştığı gibi bir ekip yoktur karşısında. Sendika (Syndicate) nereden fonlandığı anlaşılamayan, varlığı bilinmeyen (ve varlığına henüz kimsenin inanmadığı) ve resmi kayıtlara göre ölmüş kabul edilen dünyaca ünlü ajanlardan oluşan bir organizasyondur. Karşısındaki hedefin zorluğunun yanı sıra, IMF baika bir problemle daha karşı karşıyadır: CIA başkanı Hunley, disiplinsiz olduğuna inandığı, tesadüfen başarı kazandığını düşündüğü (gerçekten bu kısmı tartışılır) ve finansal gerekçelerle IMF'yi tasfiye etmek istemektedir. Anti-IMF organizasyonla başa çıkma arifesinde devlet desteğini kaybeden IMF ajanları haklarındaki arama kararına rağmen kendi imkanları ile Sendika'nın peşine düşerler.
 
Bu serinin ilk filmi 60'lı yıllarında "Mission: Impossible" adlı bir televizyon dizisinden ilham alınarak sinemaya uyarlanmış ve tahminimce büyük bir gişe hasılatı yakalayınca devamı getirildi. Farklı yönetmenlerle çekilen filmlerin sonuncusu olan Rogue Nation'un yönetmenliğini ve senaristliğini "Valkyrie" ve "Edge of Tomorrow" filmlerinin senaristliğini yapmış olan  Christopher McQuarrie üstleniyor. Oyuncuları ise, Tom Cruise, Jeremy Renner, Rebecca Ferguson ve Simon Pegg. Eğlenceli bir film, eğer vaktiniz varsa izlemenizi tavsiye ederim. Özellikle Viyana Operası bölümü hem görsel hem de aksiyon olarak en etkileyici sahnelerden biriydi.
 
- Let me guess. Presumed dead?
- Well tonight, I just made it official.

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Mad Max: Fury Road - 2015

Mad Max serisinin dördüncü filmi olan Fury Road (Öfkeli Yollar) uzun zaman alan çekim aşamasından sonra tamamlanarak gösterime girdi. Filmi ilginç kılan unsur otuz yılı aşkın bir süredir aynı yönetmenle aynı seriyi devam ettiriyor olması. Mad Max (Çılgın Max) serisinin ilk filmi 1979 yılında Avustralya'da çekilmiş ve Mel Gibson'un dünyaca tanınmasını sağlamıştır. Serinin devam filmleri Mad Max 2 - The Road Warrior (Yol Savaşçısı) ve Mad Max 3 - Beyond Thunderdome (Gökkubbenin Ardında) sırasıyla 1981 ve 1985 yıllarında yine Mel Gibson ile çekilmiştir. Ancak muhtemelen yaş engelinden, son filmde Çılgın Max rolünde Mel Gibson'u değil, Tom Hardy'yi görüyoruz. Serinin ilk üç filmini izlemediğim için konunun devam mı ettiği yoksa bağımsız hikayelerden mi oluştuğu konusunda yorum yapamıyorum, ama bilim-kurgu türünü seven kişilerin filme rahatlıkla uyum sağlayacağından eminim. Post-apokaliptik (kıyamet sonrası kurguları) türünün en önemli örneklerinden olan bu serinin dördüncü filminde çölleşmiş dünyanın engin bozkırında temposu hiç düşmeyen bir kaçma-kovalama anlatılıyor. Her zaman bireysel yaşamayı seçen ve kendini kurtarmak dışında bir motivasyonu olmayan Max hasbelkader kendini zalim lider Immortan Joe'dan kaçan bir grubun içinde bulur. Grubun başındaki Furiosa ile ilk başta anlaşamasalar da, her ikisinde de bulunan "kaçıp kurtulma dürtüsü" nedeniyle bir süre de olsa birlikte hareket etmeleri gerektiği kanaatine varırlar. Immortan Joe'nin kendisinen çalınanı geri almaktan hiç vazgeçmemesi üzerine bitmeyecekmiş gibi uzanan kum denizinde tamamen bir görsel şölene dönüşen kaçma-kovalama-çatışma sahneleri filmi başarılı bir aksiyon filmine dönüştürecektir.

Filmin yönetmeni diğer serinin diğer filmlerinin de yönetmenliğini yapmış olan George Miller, oyuncuları ise Max rolünde Tom Hardy, Furiosa rolünde ise başarılı oyuncu Charlize Theron. Her ne kadar filme adını veren Max olsa da, bu filmde en etkili ve akılda kalan karakterin Furiosa olduğunu kabul etmek gerek. Oyunculuk ve aksiyon sahnelerindeki başarısı sebebiyle mutlaka izlenmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum, zaten türünün sevenleri filmi çoktan izlemişlerdir.

Max: You know, hope is a mistake. If you can't fix what's broken, you'll, uh... you'll go insane.

My name is Max. My world is fire and blood. Once, I was a cop. A road warrior searching for a righteous cause. As the world fell, each of us in our own way was broken. It was hard to know who was more crazy... me... or everyone else.