29 Mayıs 2015 Cuma

Some Like it Hot (Bazıları Sıcak Sever) - 1959

1959 yılında çekilen ve başrolünde Marilyn Monroe'nun oynadığı "Some Like it Hot" oldukça eğlenceli bir romantik komedi. Filmi büyük bir zevkle izledim ancak ortalarına doğru deja vu yaşamış gibi oldum: Sanki ben bu filmi daha önce izlemiştim? Bir süre sonra fark ettim ki, başrollerinde Türkan Şoray, İzzet Günay ve Sadri Alışık'ın oynadığı 1964 yapımı "Fıstık Gibi Maşallah" filminin asıl versiyonuymuş bu film :).  Ama şaşırdığım bir konu, Türk yapımı filmde senaryo kısmında Hulki Saner yazıyor olması, neyse mantıklı bir açıklaması varsdır elbette, biz filme dönelim. Joe ile Jerry iş arayan ve zor durumda olan iki müzisyendir, bir gün tesadüfen çeteler arası bir çatışmaya tanık olurlar. Geride tanık bırakmak istemeyen gangsterlerin peşlerine düşmesiyle kılık değiştirip şehirden kaçarlar (kadın kılığına girerek bir kadın orkestrasına katılırlar). Joe, bu orkestrada tanıştığı Sugar Kane'e aşık olur ancak Sugar Kane müzisyen olarak gittikleri Florida'da zengin bir iş adamı ile tanışıp evlenmek istemektedir. Joe hem bu durumla hem de "kadın" olarak Jerry ile beraber başlarına gelen olaylarla başa çıkmaya çalışacaktır. Tüm bunların üstüne, peşlerindeki gangsterlerin de bir toplantı için grup olarak çıktıkları otele gelmesi olayları bir kaçma-kovalamaya dönüştürür. Hızlı akan komedi sahneleriyle izleyiciyi sıkmayan ve tüm zamanlarda izlenebilecek bir film olan "Bazıları Sıcak Sever"i izlemenizi tavsiye ederim.

Filmin yönetmenliğini dönemin tanınan/ödüllü yönetmenlerinden Billy Wilder yapmış olup, başrollerinde Marilyn Monroe, Tony Curtis ve Jack Lemmon gibi isimler bulunmaktadır. Filmin senaryosunu Billy Wilder, I.A.L. Diamond ile beraber bir öyküden yola çıkarak uyarlamıştır. Film 2000 yılında Amerikan Film Enstitüsü (American Film Institute) tarafından tüm zamanların en iyi Amerikan komedi filmi olarak nitelendirilmiştir. Bu arada, filmin en komik repliği aşağıdaki olsa gerek:

- Have I got things to tell you!
- What happened?
- I'm engaged.
- Congratulations. Who's the lucky girl?
- I am!

28 Mayıs 2015 Perşembe

Jupiter Ascending (Jüpiter Yükseliyor) - 2015

Dünyayı öyle hayal edin ki, kimsenin farkında olmadığı "Uzaylılar" tarafından tabiri caizse "Sims" oyunu gibi yönetiliyor. Tam anlamıyla böyle olmasa da, filmi anlamak açısından fikir verebileceği için bu örneği seçtim. Rahatlıkla tahmin edebileceğiniz üzere film bilim-kurgu (aksiyon sahneleri de çok fazla). Ancak üzülerek belirtmek isterim ki, bilim-kurgu filmlerden hoşlanan kişileri memnun edecek bir film çıkmamış ortaya (çıtanın ne kadar yukarıda olduğu da düşünürsek). Filmin ana kahramanı, gökbilime ilgi duyan babasının fikri ile adı "Jüpiter" olan genç bir kız. Rus kökenli bir ailenin kızı olan Jüpiter, doğum tarihindeki yıldızların hareketine göre "kaderinde büyük olaylar yaşanacak olan" bir kızdır ancak gelin görün ki Amerika'da tuvalet temizlemektedir. Artık hayattan pek beklentisi kalmamış ve insanlara güvenmekte zorlanan kendi halinde bir kız olarak yaşarken birdenbire "seçilmiş" kişi oluverir. Güneş sistemindeki gezegenleri paylaşmış olan "insan görünümündeki" uzaylı bir saltanat ailesinin Dünya'yı kendi mülkiyetlerine geçirebilmek için sürdürdükleri iktidar savaşında en büyük rakipleri bazı sebeplerden dolayı Jüpiter'dir. Farkında olmadan oldukça tehlikeli olayların ortasına düşen Jüpiter'in tek güvenebileceği insan genetik bir mühendislik sonucu savaşçı-asker olarak yaratılan karı kurt-yarı insan Caine'dir. Ancak hızlı akan bağlantısız sahnelerden olsa gerek, olaylar ne zaman bu boyuta geliyor, işte ona cevap veremiyorum.

Filmin yönetmenleri Matrix üçlemesinden ve pek çok başarılı filmlerden tanıdığımız Wachowski kardeşler (Andy & Lana Wachowski). Matrix serisini hatrına eminim bu filmi çok izleyen olmuştur, ancak ne düşündüler gerçekten merak içindeyim. Filme büyük bir bütçe ayrıldığı başarılı aksiyon sahnelerinden belli oluyor, onun hakkını vermek lazım ancak konu itibariyle en az on yıl geride kalmış klişelerle dolu bir filmin 2015 yılında Wachowski kardeşler tarafından senaryolaştırılarak bilim-kurgu filmi adı altında sunulması bende bir hayal kırıklığı yaşatı açıkçası. Caine'nin Jüpiter'i defalarca düşerken tutması (müneccim galiba) ya da akıl almaz boyutlarda teknolojik ilerleme yaşamış diğer gezegenlerdeki bürokratik sakatlıklar gerçek dışıydı.

Ek olarak, filmin oyuncuları Jüpiter rolünde Mila Kunis, Caine rolünde ise Channing Tatum ancak bir yerde sempatik Sean Bean de yüzünü gösteriyor. Güzel bir spolier, Sean Bean sonuna kadar ölmüyor :).

- "Because a dream is the only way any of this make sense.
- Compared to what? The idea that you're the only intelligent species, on the only inhabitable planet, in a universe so full of planets that you don't even have a number to describe how many there are."

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Avengers: Age of Ultron (Ultron Çağı) - 2015

Yenilmezler'in her serisini heyecanla bekliyorum ancak bu filmi bazı sebeplerden biraz geç izledim (mayıs ayı biraz yoğun geçti). Geç izlemek kanaatimi değiştirmedi tabi; her zamanki gibi yine daha önceki filmleri "aşan" bir yapıt ortaya çıkarılmış. Marvel Comics'in her filminin gişe rekoları kırması ("blockbuster film") bir tesadüf değil, üzerinde düşünülmüş ve  gerçekten şaşırtıcı kurguları var. Daha önce ekip ruhunu tam yakalayamayan Yenilmezler ("Avengers"), bu kez bir arada hareket etmeyi tam anlamıyla başarıyor. Neredeyse bütün kahramanların dahil edildiği operasyonla bu kez daha önce karşılaşmadığımız sürpriz düşmanlar ile savaşılıyor (Ekip: Thor, Iron Man, Kaptan Amerika, Hulk, Hawkeye ve Karadul). Avengers'ın Joker gibi devam eden ve korkulan bir düşmanı yok ancak bu film ile sıra dışı ve güçlü bir rakip yaratılıyor: Ultron (ama fantastik filmlerin "kendi düşmanını kendi yaratma" geleneği yine bozulmuyor). Ultron çizgi roman serisinde Dr. Hank Pym tarafından geliştirilen yüksek zekalı bir robot ancak filmde Tony Stark marifetiyle ortaya çıkan daha ziyade "her yere erişebilen bir yapay zeka" gibi daha gelişmiş ve milenyum çağına uygun şekilde yansıtılmış. Ultron insanlığı kötülükten korumak ve özellikle barışın sağlanması için programlansa da gelişmiş zekasıyla bulduğu çözüm öngörülen planlarla uyuşmayınca bir anda tehdit haline gelir.  Yenilmezler'in Ultron dışında iki rakipleri daha vardır: Quicksilver ve Scarlet Witch (İntikam peşindeki iki özel insan).

Diğer filmlerinden daha çok aksiyon sahnesi içeren film eğlenceli ve sürükleyici bir eser olarak değerlendirilebilir. Loki'nin Asası meselesi, Hulk ile Kara Dul arasındaki anlaşılmaz romantik ilişki ve daha önce özel hayatı konusunda neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz Hawkeye (Şahingöz)'nin kişisel yaşamının tam ortasına girilmesi de benim hoşuna giden detaylardan. Ancak filmin sonlarına doğru Sokovia'nın "yükselişi" (izleyenler ne demek istediğimi anlarlar) bana gerçek dışı geldi. Filmde ne gerçek, zaten fantasik bir film diyebilirsiniz ama bu kahramanlar da (özel yetenekleri) dışında Dünya'nın fizik kuralları çerçevesinde yaşıyorlar sonuçta. Bir de sondaki Sokovia halkını kurtarma operasyonundaki Amerikan klişeleri... Neden olmazsa olmuyor?

Filmin yönetmeni ilk Avengers (2012) filminin de yönetmenliğini yapmış olan Joss Whedon, oyuncu kadrosunda Robert Downey Jr. (Iron Man), Chris Evans (Kaptan Amerika), Mark Ruffalo (Hulk), Jeremy Renner (Hawkeye), Chris Hemsworth (Thor), Scarlett Johansson (Kara Dul) ve Samuel L. Jackson (Nick Fury) gibi tanınan yüzler yer alıyor.

Kaptam Amerika: Kış Askeri
http://sinemubi.blogspot.com.tr/2014/04/kaptan-amerika-ks-askeri-2014.html

X-Men: Geçmiş Günler Gelecek
http://sinemubi.blogspot.com.tr/2014/06/x-men-gecmis-gunler-gelecek-2014.html

26 Mayıs 2015 Salı

Pitch Perfect 2 (Mükemmel Saha 2) - 2015

Bu filmin benim için bir önemi var. Çok sevdiğimden veya mükemmel bir film olduğundan değil elbette, ancak tamamen İngilizce olarak (İngilizce veya Türkçe alt yazı olmadan) izlediğim ilk Amerikan yapımı film :). Kişisel bir tercihim değildi, filmi Rotterdam'da izlediğim için başka seçeneğim yoktu. Amerikalıların zor anlaşılan aksanları sebebiyle birkaç noktayı kaçırsam da genel olarak zorlanmadan izlediğim için şu anda kendime güvenim yükselmiş durumda. Film Türkiye'de vizyona girdi mi veya girecek mi bilmiyorum ancak zaten izlemek isteyen kişiler yasal film sitelerinden rahatlıkla bulabilirler. Ben ilk filmi izlememiştim ancak nasıl bir konusu olduğunu tahmin etmek zor olmadı. Film, 2012 yılında "The Bellas" adıyla tanınan a capella grubunun (sahne gösterileri de var ancak "enstrümansız grup" demek daha mantıklı olacak sanırım) bu kez dünya şampiyonasına katılmasını ve bu süreçte yaşadıkları zorlukları & maceraları konu alıyor. Yalnızca kadınlardan oluşan grubun keyifli şarkıları ve dans gösterileri, ayrıca yaşadıkları trajikomik olaylar filmi eğlenceli hale getiriyor. Ek olarak, okulda son yıllarında olan kız grubuna "freshman" bir kızın katılması ve kendi yazdığı best ile oldukça popüler hale gelmesi filmin seriye devam etmek niyetinde olduğunun da bir göstergesi galiba. Eleştirdiğim bir nokta, grubun en güçlü rakipleri olan Alman a capella ekibinin "aşırı antipatik" tanıtılarak izleyicilerin gizli desteklerinin alınmaya çalışılmasıydı, zira kanaatimce Alman grup daha başarılıydı.
 
Filmin yönetmenliğini aynı zamanda oyuncu kadrosunda da yer alan Elizabeth Banks yapıyor. Filmin oyuncuları "Fat Amy" rolünde Rebel Wilson, "Beca" rolünde Anna Kendrick ve Skylar Astin, Anna Camp, Adam DeVine, Brittany Snow gibi benim adını duymadığım kişilerden oluşuyor. Beca, Fat amy ve yeni kız dışında ön planda olan oyuncu pek olmasa da, çok kalabalık bir ekip söz konusu. Mickey Rapkin'in kitabında senaryolaştırılan film tam bir "Amerikan Klişesi" (tahmin edeceğiniz üzere), ancak müzikal komedi olduğu için keyifle izleniyor, boş vaktiniz varsa tavsiye ederim.
 
- This could very well be the greatest conflict between America and Germany in our nation's history!
-  ...Crack a book, John.

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Exodus: Tanrılar ve Krallar - 2014

"Exodus" kelimesi "Mısır'dan Çıkış" anlamına gelen ve kutsal kitaplarda yer alan bir kelimedir. Zaten filmin adı bu anlamda neye ilişkin bir konusu olduğu mesajını veriyor. Sonuçte gerçek hikaye efsanelere dayansa da (Allah'tan başka kimse ne yaşandığını bilemez), filmin benim okuduğum veya dinlediğim hikayelerden farklı şekilde ilerleyen bir konusu vardı. Söylencelerde olduğu gibi, Musa ve Ramses, firavunun sarayında birlikte büyürler, hatta iki kardeş gibidirler. Ramses firavun olduktan sonra Musa'yı önemli görevlere getirir ancak kehanetlere inanan babasının büyücüsünün bir kehaneti de zihnini sürekli meşgul etmektedir (birgün lider olacağına dair kehanet). Olaylar zinciri birbirini takip edince, Musa'nın aslında İbrani olduğu ortaya çıkar ve firavunun emriyle Musa ölüme gönderilir. Mısır'da köle olarak yaşayan ve piramitlerin yapımında çalışan İbranilerin son umudu Musa olur. Tanrının peş peşe afetlerini gönderdiği Mısır bir süre sonra yaşanmaz hale gelir (kana bulanan Nil, ölü balıklar, istilacı kurbağalar, sinekler, hastalıklar, gökten yaşan taşlar). Film Musa'nın tanrıyla konuşmasını, kendi yolculuğunu ve bu olaylardan sonra İbranilerle beraber Mısır'dan çıkarak vaadedilmiş topraklara doğru yıllar süren yolculuğun başlangıcını anlatmaktadır. İşte bu hikaye İncil'de anlatılan veya bir şekilde okuduğumuz Hz. Musa hayatıyla paralel ilerlememektedir, zaten filmde de bu şekilde eleştiriler yöneltilmiş. Yazıya başlarken dediğim gibi, gerçekler bilinmiyor o nedenle farklı yorumlar da yapılabilir elbette ama Hz. Musa'nın şizofren gibi gösterildiği kanısına da kapılmadım değil. Ayrıca ABD'de filmin oyuncu seçiminin de temelde ırkçı yapıldığına ilişkin eleştiriler de yapılmış.

Filmin yönetmeni pek çok başarılı film ile tanınan Ridley Scott; Musa rolünde Christian Bale ve diğer rollerde Aaron Paul, Joel Edgerton ve Ben Kinsley'i görüyoruz. Tevrat'ın bazı bölümlerinden esinlenerek yazılan hikayenin senaryosu Bill Collage, Adam Cooper ve Steven Zaillian'a ait. Filmin oyunculuk performansı oldukça başarılıydı, o nedenle yapılan eleştirileri göz ardı ederek izlemenizi tavsiye ederim.

"Filmin Tanrı’yı suretleştirip Musa’nın karşısına çıkartması ise yapımın muhtemelen en çok tartışılan yönlerinden biri olacaktır. Semavi dinlerin kendi tutucu çevreleri Exodus’un Tanrı yaklaşımını, en kibar haliyle ‘laubali’ olarak nitelendirebilecekken, insan zihninin sınırlarının yetmediği ‘Yaradan’ kavramı bence bu filmle sinema açısından oldukça ‘anlaşılabilir’ bir kılıfa yedirilmiş."

Ridley Scott filmlerinden bazıları:

Danışman (The Counselor):
http://sinemubi.blogspot.com.tr/2014/03/dansman-counselor-2013.html

Yaratık (Alien):
http://sinemubi.blogspot.com.tr/2013/08/yaratk-alien-1979.html