29 Şubat 2016 Pazartesi

İftarlık Gazoz - 2016

Nedenini bilmediğim şekilde, kırsal kesimde yaşayan Ege insanı çok samimi ve iyi niyetli geliyor bana ve bu profilin de filme iyi bir şekilde yansıtılması durumunda  Ege kasabalarında geçen filmleri ayrı şekilde seviyorum. İftarlık Gazoz filmi için de aynı sıcaklığı hissettiğimi söyleyebilirim. 1970'lerin Ege kasabalarının birinde geçen filmde, öne çıkan iki karakter bulunmaktadır: Gazozcu Cibar Kemal (Cem Yılmaz) ve çırak Adem (Berat Efe Parlar). Okulunda çok başarılı bir öğrenci olan Adem, beşinci sınıfı bitirdiği yıl, Cibar Kemal'in de talebiyle, kendisinin yanında gazozcu çırağı olarak çalışmaya başlar. Ancak o yıl Ramazan ayı yaza aylarına denk gelmiştir ve boş zamanlarında camiye giden Adem, oruç tutması gerektiği hissine kapılır. Aynı zamanda aynı sınıfta okuduğu ve hayran olduğu Berna'nın da oruç tuttuğunu öğrenince, yaşı küçük olduğu için oruç tutmasına müsade etmeyen ailesinden ve ustasından gizli şekilde oruç tutma kararı alır. Ancak Ege'nin sıcak yaz gününde üstelik de güneşin altında sokak sokak dolaşıp gazoz satarak oruç tutmak hiç kolay değildir. Sıcaktan seraplar görmeye başlayan Adem, oruç bozmanın kefaretinin 61 gün olduğunu öğrendiği için sonuna kadar direnmeye kararlıdır. Adem oruç tuttuğu bu günün aslında hayatında bir milat olacağını da tecrübe edecektir.
 
Filmin yönetmenliğini "Dondurmam Gaymak" ve "Entelköy Efeköy'e Karşı" filmleri ile tanıdığımız Yüksel Aksu yapıyor. Filmin başrol oyuncuları ise yukarıda belirttiğim gibi Cem Yılmaz ve Berat Efe Parlar. Yüksel Aksu'nun her filmi ile bir önceki performansını aştığını bu son filmi ile rahatlıkla söyleyebilirim. Kendisi 1970'lerde geçmesinden bahisle, takdir edersiniz ki geçtiği dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik etkilerini de satır aralarında vermeden edemiyor. Bu açıdan bakıldığında, her karakterin kendisini canlandırmak dışında alegorik bir de rolü olduğunu ve filmin konusunun da anlatıldığı köyün dışına çıkarak tüm ülkeyi kapsadığını da gözlemleyebiliyoruz. Bazı açılardan bana Çağan Irmak'ı anımsatan bu filmi izlemenizi mutlaka tavsiye ederim.

"- Bu boş şişlerin parası
- Kendim içtim
- Kendin içtin. Vay arkadaş ya... Bir tane daha açam içen mi, he?"

22 Şubat 2016 Pazartesi

Body of Lies (Yalanlar Üstüne) - 2008

Filmde Leonarda DiCaprio ve Russell Crowe gibi başarılı oyuncular olmasına rağmen takip edilmesi ev anlaşılması güç bir konuyu işliyor. Belki Ortadoğu çalışmalarını ilgiyle takip eden birisi için film daha akıcı gelebilir ancak karakterlerin çat orada çat burada ortaya çıkması filmi izlerken bende bir kafa karışıklığına sebep oldu. Filmde Amerikan istihbaratında başarılı bir eleman olarak çalışan Roger Ferris'i Irak ve Ürdün topraklarında, dünyada kanlı terör eylemlerine girişen bir terör örgütünün içine sızmak için çalışmalar yaparken görüyoruz. Bu görevinde kendisini uydu telefonuyla Amerika'dan yönlendiren birisi daha vardır: Ed Hoffman. Hoffman Amerika'da lüks ve huzur içinde hayatını sürdürürken bir taraftan da robot gibi Ortadoğu operasyonunu yönetmektedir. Kimsenin kimseye güvenmediği ve kimin terör destekçisi kimin sıradan bir insan olduğunun anlaşılamadığı bir coğrafyada, kendisine müttefik olacak kişileri bulmanın zorluğuyla hareket eden Ferris, Ortağodu istihbarat servisleriyle üstünkörü bir işbirliği içine girer. Dünyada kanlı eylemler planlayan bu terör örgütünün yeraltı bağlantıları ve finansörleri üzerine araştırmalar yaptıkça şaşırtıcı sonuçlara ulaşan Ferris, bir operasyonda en tehlikeli hamlenin başkasına güvenmek olduğuna kanaat getirir. Filmin en güzel özeti aslında Roger Ferris'in şu sorusu olabilir: Bütün bunların sonunda barış olacağına gerçekten inanıyor musun?

Filmin yönetmeni tanınmış yönetmen Ridley Scott yapmaktadır, oyuncuları ise gibi Leonardo DiCaprio, Russel Crowe ve Mark Strong'dur. Öne çıkan tek kadın oyuncu ise hemşire rolündeki İran asıllı Fransız oyuncu Golshifteh Farahani'dir. Film hakkında belirtmek istediğim dikkatinizi cezbedecek bir husus da var: Film David Ignatius'un aynı isimle yayınlanmış romanından uyarlanmış. Şimdi bu durum niye dikkatimizi cezbetsin diyeceksiniz, David Ignatius 2009 yılında Davos Zirvesini yöneten moderatördür ve Türkiye ile İsrail arasında çıkan konuşma krizinde dönemin Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın programı terk etmesinin ardından moderatörlük görevine son verilmiştir. Bu ek bilgiden sonra, gerilim ve casusluk filmleri konusunda ilgisi olan kişilerin izleyebileceği türden bir film, iyi seyirler!

"You Americans, you are incapable of secrecy because you are a democracy."
 
Ridley Scott'un bu blogdaki diğer filmleri:
 
Exodus: Tanrılar ve Krallar
 
Danışman (The Counselor)

11 Şubat 2016 Perşembe

Aşk Olsun - 2015

Korku veya aksiyon filmleri açısından çok ilerleme kaydetmiş olmasak da, Türk işi romantik komedi filmlerini beğeniyorum. Genel açıdan baktığımda hem iyi bir gözlem yapılmış olduğunu, hem de mizah olarak bizi yansıttığını düşünüyorum. Bu filmde severek izlediğim romantik komedi filmlerinden birisi oldu. Filmde kadınlara deyimi yerindeyse "aşk doktorluğu/danışmanlığı" yapan Ozan'ın (İlker Aksum) kendi komik aşk hesaplaşmasını izliyoruz. Kaderin komik tesadüfleri bir araya getirdiği filmde, Ozan sevgilisinden ayrılan yeni hastası Ceyda'yı eski sevgilisi Caner'e geri döndürmeye kararlıdır. Ancak evdeki hesabın çarşıya uymasını engelleyen sıra dışı bir kadın çıkagelir: Caner'in aşk danışmanı Pınar (Sedef Avcı). Bu aniden ortaya çıkan gizemli kadına aşık olan Ozan, hastası ve hastasının eski sevgilisinin aşk doktoru Pınar arasında kalır. Arap saçına dönen ilişki yumağı içinde herkesi mutlu edecek bir son yakalanabilecek midir acaba? Son yıllarda revaçta olan "yaşam koçluğu"nu arka plana alarak, modern kadın-erkek ilişkilerine değinen film, hayatın içinden de diyaloglar içeriyor. "Seviyorsan git konuş bence"ye bağlanabilsek, belki de filmdeki gibi taktikleri hayata geçirerek olmadığımız bir rolü oynamayız :).

Filmin yönetmeni Murat Serezli & Neslihan Yıldız Alak ikilisi, oyuncuları ise İlker Aksum, Sedef Avcı, Kenan Ece ve Selen Seyven. Filmin oyuncularının oyunculuk açısından hem başarılı hem de uyumlu olduğunu söyleyebilirim, özellikle İlker Aksum'un oyunculuğu filmi başarılı kılan unsurlardan birisi. Eğer romantik komedi sevmiyorsanız ya da Türk filmlerine yönelik bir ön yargınız varsa, bunu bu filmle aşabilirsiniz diye düşünüyorum, İyi seyirler!

- "Ben sana layık değilim, çünkü sen çok daha iyilerine layıksın.
- Layık değilsin tabi."

9 Şubat 2016 Salı

The Revenant (Diriliş) - 2015

Film hakkında sosyal medyada ve filmler hakkında haber yapan yayınlarda çok fazla konuşuldu, bu nedenle ben de merak edip filmi izledim. Filmin sürekli soğuk bir coğrafyada kasvetli bir hava ile devam etmesi nedeniyle sıkıldığımı itiraf etmek isterim, ancak görsel anlamda başarılı çekimler yapılmış. Michael Punke'nin romanından filme çekilen Revenant, bin sekiz yüzlü yıllarda geçen bir hayatta kalma hikayesini konu edinmektedir. Kürkleri için hayvanları katleden bir ekibe tanıdığı coğrafyada oğluyla beraber rehberlik/tuzakçılık yapan Glass (Leonardo DiCaprio), hem doğanın acımasızlığı hem de avlandıkları bölgede Kızılderililerin ve Fransız birliklerinin kol gezmesi sonucu gergin bir ekip ile birlikte çalışmaktadır. Av sırasında yavrularını korumaya çalışan bir boz ayının saldırısına uğrayan Glass, ölümcül bir şekilde yaralanır. Yaralı bir adamı taşımanın ekibi yavaşlatacağını ve herkesi tehlikeye attığını düşünen lider, Glass'ı para karşılığı taşımak için geride birkaç kişi bırakarak yoluna devam eder. Ağır yaralı haliyle herkese yük olan Glass kendisinden sorumlu kişilerce de geride bırakılmak istenir. Arkadaşları tarafından ölüme terk edilen Glass, hayata dört elle tutunur çünkü yarım kalan bir işi söz konusudur ve tamamalaması için hayatta kalması gerekmektedir. Aslında filme Glass'ın hayatta kalma çabasından ziyade bir onurun yaşatılması olarak da bakabiliriz

Filmin yönetmenliğini daha önce Birdman filmi ile tanıdığımız ve bu yüz yılın başarılı yönetmenleri arasında sayılan Alejandro Gonzales Iñárritu yapmaktadır, oyuncuları ise bildiğiniz üzere "oscar"sız oyuncu Leonardo DiCaprio ve Tom Hardy. Yeri gelmişken, bu oscar meselesine herkesin bir yorum yaptığını fark ettim, ancak bu yorum yapan kişiler acaba oscara aday diğer filmleri izlediler mi merak ediyorum. Siz yine de listeye bir göz atın: https://tr.wikipedia.org/wiki/88._Akademi_%C3%96d%C3%BClleri. Her halükarda, güzel bir film, gerçek hayatta ne kadar mümkün olabilirliği ayrı bir tartışma konusu sanırım.

"Rüzgarın sesini duyuyor musun baba? Annem, rüzgarla ilgili ne söylerdi, hatırlıyor musun? Rüzgar, güçlü kökleri olan bir ağacı yenemez."

Not: Leonardo DiCaprio'nun filmde hayat verdiği Hugh Glass, tarihte gerçekten yaşamış bir kişi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Hugh_Glass.

3 Şubat 2016 Çarşamba

Robinson Crusoe & Cuma - 2015

Çocukluğumda evimizdeki çocuk klasikleri arasında Daniel Defoe'nin "Robinson Crusoe" kitabı da vardı, uzun bir süre okuyamadım. Bunun nedeni kitabın kapağında bulunan (aşağıdakine çok benzer) bir resimdi (resim bende zavalı bir yerlinin kafasını ezen işgalci imajını uyandırıyordu). Kitabın hikayesini de bilmediğimden, kapağındaki resim beni itiyordu. Okuyunca da çok beğendiğimi anımsıyorum. Muhtemelen deniz kazası sonrası ıssız bir adaya düşen Robinson Crusoe'nin maceralarını ve başına neler geldiğini okumayan/bilmeyen yoktur, o nedenle kitaptan bahsetmeye gerek duymadan Gürcan Yurt'un "Robinson Crusoe & Cuma" serisinden ilham alınarak çekilen  filme geçmek istiyorum. Issız adada on beş yıldır bir başlarına kalan Robinson'la Cuma bir gün adaya gelen gemi ile umuda kapılırlar. Victor adındaki gezginin evlatlık iki kızıyla ve bir gemi dolusu hayvanıyla dünya üzerinde yaşanacak yer araması sonucu bu adaya gelmesi adadaki ikilinin monoton hayatlarına renk getirir. Adaya düştüklerinden bu yana hanım arkadaşları olmayan ikili için iki kadının adaya gelmiş olması bulunmaz bir nimettir. Tek başaramadıkları şey kadınlara yaklaşabilmektir. Kızların manevi babası Victor'un kendi adi emellerine engel olacağını sezen Robinson'la Cuma, Victor'u devre dışı bırakarak kadınlarla baş başa kalabilmek için haince bir planı uygulamaya koyarlar. Ne kadar başarılı olabileceklerini izleyip görelim!

Filmin yönetmeni aynı zamanda serinin de yapımcısı olan Gürcan Yurt. Filmin başrol oyuncuları Robinson rolünde sevilen oyuncu Serhat Kılıç, Cuma rolünde John Nyambi, diğer oyuncular yüzlerine aşina olduğumuz Beyti Engin, Damla Debre gibi isimler. Filmin çekimleri Küba'da yapılmış, bu nedenle olsa gerek, adanın tropik-ıssız görüntüsü çok başarılıydı. Çizgi roman serisini ben daha önce okumadım, o nedenle Robinson'un Cuma'ya köle gibi davranması ve ırkçılık yapmasına biraz şaşırdım açıkçası ancak her ikisi de birbirinden şerefsiz iki karakter olduğundan, gülüp geçmek gerekiyor sanırım.

"- On beş yıl önce bir deniz kazasında bu ıssız adaya düştüm. Tek kurtulan benim. Benden başka da insan yok zaten.
- Peki bu esmer kardeşimiz?
- Haa, o Cuma!"