23 Şubat 2015 Pazartesi

Grinin Elli Tonu (Fifty Shades of Grey) - 2015

Bu aralar fantastik üçlemelerin yanında erotik fantezilerin anlatıldığı kitapların da oldukça revaçta olduğunu söyleyebiliriz. Daha önce bu serinin ilk kitabını (Grinin Elli Tonu - E.L. James) okumuştum ancak itiraf etmek gerekirse ben de hiç merak uyandırmadı ve devamı kitapları okumadım (bunu nadiren yaparım). Söylemek gerekirse, kitapta erotik sahneler filme göre daha fazlaydı ve bazı bölümler oldukça sıkıcıydı. Bu nedenle ben filmin kitaptan bir tık daha iyi olduğunu düşünüyorum. Bununla beraber, yine gereğinden fazla uzun, size hemen hemen hiçbir şey kazandırmayan bir film olduğu gerçeğini de inkar edemeyiz. Medyada çok fazla yazılıp çizildiği için filmin & kitabın konusuna aşinayız: Genç yaşta zirveye ulaşmış olan ünlü bir şirketin CEO'su Christian Grey ve onunla okul gazetesi çin röportaj yapmaya gelen yeni mezun çekingen bir genç kız Anastasia Steele arasında yaşanan cinselliğe dayalı bir aşk (aşk denir mi ondan emin değilim). Daha henüz cinselliği tam olarak tanıyamamış olan Anastasia, karşısında tuhaf zevkleri olan (Sadist eğilimler) ve evinde gizli bir oyun odası bulunan (kırbaçlar, kelepçeler vb. oyuncaklar) Bay Grey ile anlaşabilecek midir acaba? Aslında her şey bulunla kalsa yine iyi, normal bir sevgili ilişkisi yaşamak isteyen Anastasia'nın rahatsız olduğu başka şeyler de vardır: Grey'in mütemadiyen kendisinden sakladığı sırlar.

Merak eden filmini de izleyebilir, kitabını da okuyabilir. Ancak ben karakterlerin oluşturulması açısından oldukça eleştirel bir bakış açısına sahibim. Öncelikle konu baştan aşağı bir kadının elinden çıkmış, bu çok açık. Zira aksi durumda bir kadının fantezilerinden ziyade gerçek bir karakter ve daha gerçekçi bir konu işlenirdi. Arkadaşlar, sadizm cinsel fantezi değildir, karşısındaki insana psikolojik ve fiziksel eziyet etmekten duyulan seksüel hazdır, patolojik bir bozukluktur, tinsel gaddarlıktır, tedavi edilmesi gerekilen bir davranış bozukluğudur, hatta bu durumdan hoşlanan (eziyet edilmekten) kişi de aynı tür bir davranış bozukluğuna sahip demektedir. Bunu neden söylüyorum, birincisi filmde yaşanan popoya şaplak, elini bağlama veya kırbaçla hafifçe cezalandırma bunların hiçbirisi fanteziden öteye giden bir şey olamaz, zira gerçek sadizmi o salondaki hiç kimse izleyemezdi (Hostel filmi size fikir verebilir). Sözün özü bu kitabın yazarı bir kadındır ve duygusal bakış açısı sebebiyle karakterleri yerine medyada anlatıldığı şekilde oturtamamıştır.

Söylemeliyim ki: Christian Grey dikkat çekmeye çalışan ve ergenlikten henüz çıkamamış bir genç adamdır ve Anastasia Steele de zengin & genç & yakışıklı iş adamından hoşlanan sıradan bir kızdan başka da bir şey değildir. Ne kitapta ne de filmde (en azından birincisi için söylüyorum) psikolojik ya da sosyolojik hiçbir çözümleme yoktur ve bol bol vaktiniz yoksa vakit kaybettirmekten başka da bir işe yaramaz. Filmin tek avantajı tanınmayan bir yönetmeni (Sam Taylor-Johnson) ve tanınmayan yüzleri (Jamie Dornan ve Dakota Johnson) izleyiciye tanıtmak olabilir.

“Men aren't really complicated, Ana, honey. They are very simple, literal creatures. They usually mean what they say. And we spend hours trying to analyze what they've said - when really it's obvious. If I were you, I'd take him literally. That might help.”  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder