30 Kasım 2015 Pazartesi

Ali Baba ve 7 Cüceler - 2015

Bu hafta sonu hakkında duyduğumuz olumsuz yorumlara rağmen bu filmi izledik. Hem kendi fikrimiz olması açısından hem de CemYılmaz adından dolayı filmi izlediğimizi belirtmek isterim. Sonuçta bir durumu kabul etmek gerekir; Cem Yılmaz Türk popüler kültüründe bir olgudur. Bu nedenle kendisi çıtayı bu kadar yukarıya çıkarmışken son filmini de izlemeden edemezdik. Netice itibariyle, film hakkında yapılan olumsuz eleştirilere katılmadan edemeyeceğim, film bir öncekilere nazaran farklıydı ve izleyiciyi güldürmek yerine biraz gergin olmasına yol açıyordu. Lakin belirttiğim gibi, bunun sebebi Cem Yılmaz'ın daha önce çıtayı çok yukarıya taşımasıydı ki, her filminde bir öncekini aşmasını bekliyor insan. Hem yönetmenlik hem de iki ayrı rolde oyunculuk yapmak belki de filmini yıpratan etkenlerdendir bilmiyorum ama ben de biraz hayalkırıklığına uğradığımı itiraf edeceğim. Neyse, filme dönmek gerekirse, filmde bahçe cüceleri satan Şenay Cüccaciye'nin ortakları Şenay ve İlber'in kurumsallaşma çabaları ve bu amaca hizmet için Avrupa'da (Bulgaristan) katıldıkları fuarda başlarına gelenler anlatılmaktadır. Büyük umutlarla Sofya Bahçecilik Fuarı için Bulgaristan’a gelen Şenay (Cem Yılmaz) ve İlber (Çetin Altay)’in işleri pek de umdukları gibi gitmez. Ellerinde olmadan kendilerini mafya-interpol olayının merkezinde bulan ikili, acımasız mafya babası Mançov'un elinde oyuncağa dönerler. Film buradan sonrasında adeta bir Açlık Oyunları tadında devam etmektedir, zengin olmak şöyle dursun, bu Kara Orman'dan sağ olarak kurtulmak mümkün olabilecek midir?

Filmin yönetmeni hem acımasız mafya babası Boris Mançov'u hem de Şenay'ı canlandıran Cem Yılmaz'dır. Kendisine bu filmde vazgeçemediği Zafer Algöz, Çetin Altay, Yosi Mizrahi, Can Yılmaz ve İrina İvkina eşlik etmektedir. Film araya serpiştirilen fantastik unsurlar ve gerilim-aksiyon sahneleri ile diğer Cem Yılmaz filmlerinden farklı bir yol izlese ve onlar kadar güldürmese de, yine de izlenebilir düşüncesindeyim. En azından filmde bol bol selam gönderilen Barış Manço müzikleri ve İzzet Altınmeşe göndermesi için bile izlenebilir. İyi seyirler!

"Cüceleri satıp gidecektim Manço. Ama madem oyun istiyorsun, o halde oyun başlasın.."

19 Kasım 2015 Perşembe

İhtiyarlara Yer Yok - 2007

Bu film pek çok ödül almasından dolayı izlemek istediğim filmler arasındaydı ayrıca pek çok olumsuz yorum almasının da sebebini merak etmekteydim. İtiraf etmek gerekirse filmi pek sevmedim, daha doğrusu film bittiğinde neden böyle bir hikaye izlemiş olduğumun amacını kavrayamadım. Hatta biraz daha ileri gideceğim, ben bu filmin Coen Kardeşler ne yaparsa izlerim diyenler sayesinde bu kadar izlendiğini tahmin ediyorum. Aksi durumda şu an hiç adı duyulmamış bir film olmaktan öteye gidemezdi. Filmde öncelikle geyik avına çıkmış olan sıradan bir adam olan Llewellyn Moss'un (Josh Brolin) kendini bir anda çölün ortasında uyuşturucu pazarlığı sonucu birbirini katletmiş bir grup insanın ortasında bulur. Sahiplerinin öldüğünü düşünerek para dolu bir çantayı alıp hiçbir şey olmamış gibi evine döner. Ancak bütün gece çatışma alanında bulunan ve kendisinden su isteyen bir adamın hayali gözünün önünden gitmeyince gece tekrar çatışma alanına geri döner. Çantanın peşinde olan başka acımasız adamlarla karşılaşan Llewellyn kendini bu andan itibaren bir hayatta kalma mücadelesi içinde bulur. Peşindeki adam, Anton Chigurh (Javier Bardem), belki de bir insanın karşılaşabileceği en acımasız ve soğukkanlı katildir. Bir de olayı çözmeye çalışan ve Llewellyn'i kurtarmak isteyen polis Tommy Lee Jones'u da bu ekibe eklersek, heyecanlı bir kovalamaca film boyunca sürecektir. Sonu hakkında yorum yapmak istemiyorum.

Film hakkında söyleyebileceğin tek güzel şey oyuncuların performansı olabilir. Llewellyn'in, karısının korkuları ve Anton'un psikopat-katil rolündeki kan dondurucu bakışları gerçek gibi hissediliyordu. Ancak ikiye bölünmüş seyirci kitlesinden birini seçeçek olursam, film hakkında "dahiyane"yi değil, "mantıksız"ı seçtiğimi de belirtmek isterim. Filmin yönetmenleri Joel Coen & Ethan Coen elinden geleni en iyisini mutlaka yapmışlardır ancak hikayenin Cormac McCarthy'nin romanından uyarlanmış olması sebebiyle sinemaya adapte olamadığını düşünüyorum, belki de roman olarak daha başarılıdır. Sonuç itibariyle ben bir sinema eleştirmeni değilim, yalnızca kendi fikirlerimi paylaşıyorum, filmi bir de siz izleyip izlenimlerinizi benimle paylaşırsanız memnun olurum.

- "If I don't come back, tell mother I love her.
- Your mother's dead, Llewelyn.
- Well then I'll tell her myself."

10 Kasım 2015 Salı

Mucize - 2015

Türkücü olarak tanınan Mahsun Kırmızıgül'ün son zamanlarda sinema üzerine younlaşması ve bu toprakları anlatması takdire değer bir çaba olarak görülmelidir. Diğer filmlerinde değindiği toplumsal konular gibi, bu filmi de Doğu'da yaşayan bir grup insanın sorunlarına odaklanmaktadır. 1960'ların sefalet içindeki Anadolu topraklarına ayna tutan film aslında birkaç farklı kişinin hikayesini de anlatıyor diyebiliriz. Öncelikle Ege'nin şirin bir kasabasında yaşayan ve konuşmasından da Egeli olduğu anlaşılan bir öğretmenin (Talat Bulut) Doğu'ya hiç bilmediği ve gitmediği bir yere tayininin çıkmasıyla başlayan olaylar zinciri var. Burada hikaye hem mizahi bir dille hem de ağır bir şekilde Doğu'nun okul, ulaşım ve diğer sorunlarına değinildikten sonra öğretmenin atandığı köydeki bir ailenin yaşamına geçiyor. Ailenin kendi fertleri arasındaki ilişkileri, evlilikleri ve yaşamları oldukça renkli ve mizahi bir dille anlatılıyor.  Birkaç detayın hemen akabinde film ailenin sakat oğlu Aziz'in hikayesine geçiş yapıyor. Aziz'in çevresinde örgülenen olaylar renkli mizahın biraz daha dışına çıkıyor ve daha dramatik bir hal alıyor. Aziz'in köylülerle, köye atanan öğretmenle, evleneceği eşiyle ve en sonunda kendisiyle olan ilişkisi-çatışması filmin genelinden farklı olarak duygusal şekilde anlatılıyor. Yeri geldiği zaman politik göndermeler de yapılan filmde aslında dağınık bir hikaye var, belki farklı yerlerden kısaltılsaydı çok daha başarılı bir film olurdu.
 
Filmin yönetmeni daha önce de bahsettiğimiz üzere, Mahsun Kırmızıgül. Oyuncuları ise, köy öğretmeni rolünde Talat Bulut ve köyün sakat çocuğu rolünde Mert Turak ve Mert Turak sakat çocuk rolünde inanılmaz başarılı bir performans sergiliyor. Aynı zamanda BKM vb. platformlarda tanınmış yüzler ve eski tiyatrocular da filmde rol alıyor, filmin kadrosu zengin. Çekimlerin yapıldığı köyün doğası ve mevsim geçişleri görsel anlamda etkileyici bir şekilde sunulmuş izleyiciye. Filmin renkli olmasını ve mizahi yönünü ben sevdim, vaktiniz varsa izlemenizi tavsiye ederim. İyi seyirler!
 
– Sen bana hayatımı verdin, bende sana kızımı verdim gitti.
– Benim oğlum sakattır.
– Kalbi sakat olmasın.

8 Kasım 2015 Pazar

Asteriks Roma Sitesi - 2015

Animasyon filmleri çok severim, buna bir de Asteriks'le Oburiks eklenince ayrı bir güzelliği oluyor. Çocukluğumdan bu yana Oburiks'i çok severim, tabi ben adını Hopdediks diye öğrenmiştim, sonra baktım ki değişmiş :). Bu animasyon filminin de diğer filmlerde bir ortak özelliği var: Galyalıları yok etmek! Bilindiği üzere Galyalıların yaşadığı Gaulois kentinde bir türlü otorite kuramayan Jules Cesar, uzun yıllar askeri güçle burayı yok etmeye çalışmış ancak Galyalıların büyücüsü Büyüfiks'in hazırladığı bir iksir ile olağanüstü güce kavuşan bu küçük halkı bir türlü yenememiştir. Bu filmde Jules Cesar bambaşka bir yöntem denemeye karar verir: Roma Sitesi (Asteriks: Tanrılar Sitesi kitabından uyarlanmıştır). Galyalıların yaşadığı yere çok yakın lüks bir site inşaatına başlayan Romalılar, sivil Romalı halkı da siteye yerleştirirler ve Galyalıları asimile ederek bir Roma kolonisi haline getirme planı sinsice devreye girmiş olur. Jules Cesar'ı bu müthiş öngörülü planından dolayı tebrik etmek gerek! Şimdiye kadar askeri her türlü tehlikeye karşı taktik geliştirmiş olan Galyalılar, bu girişim ve açılan serbest piyasa ekonomisi karşısında biraz şaşırırlar, krizi fırsata çevirmeye çalışanlar da olur. Yaklaşan tehlikeyi köyde yalnızca Asteriks ve dolaylı yoldan Oburiks fark eder, ancak görünmeyen bir tehlikeyi Galyalılara anlatmak hiç de kolay olmayacaktır.

Louis Clichy ve Alexandre Astier'in yönetmenliğini yaptığı film, Asteriks serisinin yaratıcısı değerli karikatürist Albert Uderzo'nun Tanrılar Sitesi kitabından uyarlanmıştır (1972 yılında Rene Goscinny ile birlikte bu albümü çıkarmıştır). Filmde Asteriks karakterini Roger Carel, Oburiks'i ise Guillaume Briat seslendirmektedir. Uzun bir film değil, toplamda 86 dakikadan ibaret, bir de animasyon/macera/komedi olması dolayısıyla çok akıcı ilerliyor. Konusu itibariyle günümüzü ilgilendiren bir duruma da değiniyor: doğal alanların yok olup lüks sitelerin yapılması. Dolayısıyla filmi izlerken içinde bulunduğumuz dönemi de düşünüyorsunuz ister istemez. İzlemenizi tavsiye ederim!

 "Bu Galyalılar delirmiş olmalı."