Gerçek bir olaydan esinlenilerek film yapılmış olan konunun bizim için en ilginç tarafı Münih'te geçmesiydi (Münihi tanımaya çalışıyoruz). Münih hakkında bilgi sahibi olmak için izlediğimiz filmde karşımıza yakın dönem tarihi çıktı. Film, 1972 Münih Olimpiyat Oyunlarında yaşanan ve rehin alınan 11 sporcunun ölümüyle sonuçlanan bir rehin alma operasyonu sonucunda İsrail'in sivil suikastlarını anlatmaktadır. Olimpiyat tarihinin ilk ve en önemli terör olayı olarak kabul edilen Münih Katliamı, Kara Eylül olarak bilinen bir terör örgütüne bağlı Filistinli sekiz teröristin İsrail adına yarışan 11 sporcuyu rehin almasıyla yaşanır. 2 sporcuyu direndikleri için öldüren grup, kalan 9 sporcunun (birkaç kişi kaçmayı başarmıştır) hayatı karşılığında İsrail'de hapishanede tutulan 200 tutuklunun bırakılmasını talep ederler. Müzakerelerin uzaması sonucu sporcularla beraber Almanya'yı terk etmek için havaalanına getirilen teröristler Alman polisinin operasyon yapmaya çalıştığını anlayınca rehin tutulan 9 sporcuyu öldürerek çatışmaya girerler. Olayın bu noktaya gelmesinin en büyük sebebi Almanya'nın güvenlik zaafiyeti ve operasyonlardaki başarısızlığıdır (merak edenler linkten okuyabilir: Buradan okuyabilirsiniz ). Bu olaydan sonra Avrupa'nın pek çok yerinde yaşayan ve bu katliamda parmağı olan örgüt mensuplarının öldürülmesi için İsrail küçük bir ekip görevlendirir. Film katliama anımsamalar (flashback) şeklinde dönüş yapsa da, asıl anlatılan bu ekibin Avrupa'daki suikastlarıdır. İsrail'in bu suikastlarına karşı suikastlar da gecikmeyecek, ortalık biraz karışacaktır.
O dönemlere şahit olmayan kişiler olarak yaşananların bir hikaye gibi geldiğinin farkındayım, ama gerçek bir olaya dayandığı ve en azından gazete haberleriyle desteklendiğini söyleyebilirim. 1972 yılını düşündüğümüzde, henüz yeni bir devlete mensup ve tam ne yapılması gerektiğini kestiremeyen sivil İsrail ajanlarının bocalamaları ve terör konusunda güç dengelerini lehine çevirmeye başaran Arap örgütün bağlantıları filme gerçekçilik katan unsurlardan. Yaşananlardan ders alan insanların şimdi olsa daha farklı davranacakları tahmin ediyorum. Olayların politik sebebi veya sonuçlarını değil de, insanlığı sorgulatan bir film, izlenmesini tavsiye ediyorum. Filmin yönetmeni efsanevi isim Steven Spielberg, başlıca rollerinde ise Eric Bana, Daniel Craig, Methieu Kassovitz ve ülkesinde buz prensesi olarak tanınan Ayelet Zurer bulunuyor.
"We deposit money from a fund that doesn't exist into a box we don't know about, in a bank we never set foot in. We can't help you because we never heard of you before. You'll do what the terrorists do. You think they report back to home base? They don't. We want them dead."
O dönemlere şahit olmayan kişiler olarak yaşananların bir hikaye gibi geldiğinin farkındayım, ama gerçek bir olaya dayandığı ve en azından gazete haberleriyle desteklendiğini söyleyebilirim. 1972 yılını düşündüğümüzde, henüz yeni bir devlete mensup ve tam ne yapılması gerektiğini kestiremeyen sivil İsrail ajanlarının bocalamaları ve terör konusunda güç dengelerini lehine çevirmeye başaran Arap örgütün bağlantıları filme gerçekçilik katan unsurlardan. Yaşananlardan ders alan insanların şimdi olsa daha farklı davranacakları tahmin ediyorum. Olayların politik sebebi veya sonuçlarını değil de, insanlığı sorgulatan bir film, izlenmesini tavsiye ediyorum. Filmin yönetmeni efsanevi isim Steven Spielberg, başlıca rollerinde ise Eric Bana, Daniel Craig, Methieu Kassovitz ve ülkesinde buz prensesi olarak tanınan Ayelet Zurer bulunuyor.
"We deposit money from a fund that doesn't exist into a box we don't know about, in a bank we never set foot in. We can't help you because we never heard of you before. You'll do what the terrorists do. You think they report back to home base? They don't. We want them dead."