Sevilen yönetmen Quentin Tarantino'nun son zamanlardaki filmlerinden birisi olan Django'yu bir vesile ile izledim. Amerikan İç Savaşından önce, köleliğin daha baskın olduğu Amerika'nın güney bölgesinde geçen filmde Vahşi Batı'da ödül avcılığı yapan ("Bounty Hunter") Alman asıllı kovboy King Schultz ile bir şekilde yolu kesişen Django'nun (zenci bir köle) hikayesi anlatılmaktadır. Schultz ve Django beraber Güney’in en çok aranan suçlularının peşine düşerler. ‘Avlanma’ hünerini her geçen gün geliştiren Django’nun artık tek bir hedefi vardır: köle ticareti yüzünden kaybettiği eşi Broomhilda’yı bulmak ve onu kurtarmak. Bu hedef onları Broomhilda'nın yeni sahibi ve köleleri dövüştürerek para kazanan kötü şöhretli “Candyland” çiftliğine ve çiftliğin sahibi olan Calvin Candie’ye (Leonardo DiCaprio) kadar götürür. Schultz'un taviz verdiği Django gibi, Calvin Candie'nin de taviz verdiği bir zenci arkadaşı vardır: Stephen (Samuel L. Jackson). Stephen'in hayat tecrübesi işlerin çığırından çıkmasına sebep olur. Quentin Tarantino'nun uzun süre üzerinde çalıştığı Western türündeki filminin başrollerinde Jamie Foxx (Django), Christoph Waltz (King Schultz) yer alırken, Kerry Washington (Hildy), Leonardo DiCaprio ve Samuel Jackson gibi oyuncular da kadronun zenginleşmesine olanak sağlamış.
Quentin Tarantino'nun doksanlarda çektiği filmler çok sevildi ve kendisi dünya çapında bir üne kavuştu. Kill Bill, Reservoir Dogs (Rezervuar Köpekleri), Jackie Brown, Pulp Fiction (Ucuz Roman) vb. filmleri muhtemelen pek çok kişinin ilk on listesindedir. Bu film ile de bir şaheser olmasa da eğlenceli ve karizmatik bir hikaye yaratmış. Fırsatınız olursa izlemenizi tavsiye ederim.
Zincirsiz, harikülade silahlı çatışma sahnelerinin Ennio Morricone müziği ve rap şarkılarının karışımı ile desteklendiği bir şiddet opusu, ve inanın bana, bu iyi bir eleştiri. Jamie Foxx'un canlandırdığı Django kötü köle tacirlerini kurşunla doldurup vücut parçalarını muazzam kan fışkırmaları ile (dandik CGI kan değil, neyse ki pratik kan efektleri kullanılmış) patlatıp da duvarlar gerçek anlamıyla kırmızıya boyandığında, kendimizi "blaxploitation" aracılığıyla spagetti western cennetinde buluyoruz.
"When there are clouds in the skies, and they are grey.
You may be sad but remember that love will pass away.
Oh django!
After the showers is the sun.
Will be shining…”
Quentin Tarantino'nun doksanlarda çektiği filmler çok sevildi ve kendisi dünya çapında bir üne kavuştu. Kill Bill, Reservoir Dogs (Rezervuar Köpekleri), Jackie Brown, Pulp Fiction (Ucuz Roman) vb. filmleri muhtemelen pek çok kişinin ilk on listesindedir. Bu film ile de bir şaheser olmasa da eğlenceli ve karizmatik bir hikaye yaratmış. Fırsatınız olursa izlemenizi tavsiye ederim.
"When there are clouds in the skies, and they are grey.
You may be sad but remember that love will pass away.
Oh django!
After the showers is the sun.
Will be shining…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder