Filmin özgün sloganı "Everything is possible when you open your mind" bize daha evrensel bir mesaj veriyor. Ancak biz (her zamanki gibi) tercüme ederken bir şeyleri kaybetmeyi sevdiğimiz için "Tek bir hapla her şey mümkün" sloganıyla yetiniyoruz ve ufkumuzu daha en başından daraltıyoruz. Film "The Dark Fields" kitabından senaryolaştırılarak çekilmiş ve duyduğum kadarıyla devamı da varmış (henüz film olarak çekilmedi sanırım devamı, ya da benim bilgim yok). Filmde insan beyninin çalışma kapasitesini arttırarak maksimuma çıkaran bir hap (nzt adında) ve bu hapın sizin hayatınıza ne kadar aksiyon getireceği anlatılmaktadır diyebiliriz. Başarısız bir yazar Eddie Morra depresyonda (he is really down) olduğu için haftalardır başlayamadığı kitabıyla ve mutsuz hayatıyla baş başadır. Bir gün eski eşinin erkek kardeşiyle bir şekilde karşılaşır ve onun kendisine hediye ettiği bir hap (nzt) sayesinde nasıl bir beyin çalışma kapasitesine ulaştığını görür. Hapın kendisine kazandırdıklarını tekrar elde etmek için peşine düşer ve kendisini hapın peşindeki tehlikeli insanlarla kanlı bir savaşın içinde bulur. Ancak bu kadar etkili bir hapın yan etkilerinin bulunmamasından da söz edilemez sanırım, değil mi? Vücudumuzu elektronik bir alet gibi düşünürsek, beynin kapasite üstü çalışması başka bir şeye zarar vermeli mantıken.
Filmde eleştirdiğim bazı noktalar olsa da, genel olarak heyecanlı buldum. Dikkatimi çeken birkaç sahneden de bahsetmek isterim. Eddie'nin tam intihar etmeyi düşündüğü anda fark ettiği: Hayatta kalma arzusu bizim vazgeçmemizin en zor olduğu güdümüzdür! Belki de yaşam mottosu yapabileceğimiz bir yorumu: Bir şeyi başarman için 'mümkün' olması yeterlidir! Bir de Eddie'nin size sürekli soru sorması: "Siz olsanız ne yapardınız?"
Filmin yönetmeni muhteşem İllüzyonist (2006) filminden de tanıdığımız Neil Norman Burger (Benim izlemediğim diğer filmleri: Divergent, The Lucky Ones, Interview with the Assassin). Ancak bu film İllüzyonist performansından sonra pek sönük kalmış ya da belki de bu filmi film yapan Edward Norton'un performansıydı, kim bilir?
Hıncal Uluç'un bir zamanlar film hakkında yaptığı eleştiriyi buradan okuyabilirsiniz, ancak spoiler içermektedir, bilginize (Hıncal yine bir işi yüzüne görüne bulaştırmış, şaşırmadım)
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/uluc/2011/03/25/kacan_firsat
Filmde eleştirdiğim bazı noktalar olsa da, genel olarak heyecanlı buldum. Dikkatimi çeken birkaç sahneden de bahsetmek isterim. Eddie'nin tam intihar etmeyi düşündüğü anda fark ettiği: Hayatta kalma arzusu bizim vazgeçmemizin en zor olduğu güdümüzdür! Belki de yaşam mottosu yapabileceğimiz bir yorumu: Bir şeyi başarman için 'mümkün' olması yeterlidir! Bir de Eddie'nin size sürekli soru sorması: "Siz olsanız ne yapardınız?"
Filmin yönetmeni muhteşem İllüzyonist (2006) filminden de tanıdığımız Neil Norman Burger (Benim izlemediğim diğer filmleri: Divergent, The Lucky Ones, Interview with the Assassin). Ancak bu film İllüzyonist performansından sonra pek sönük kalmış ya da belki de bu filmi film yapan Edward Norton'un performansıydı, kim bilir?
Hıncal Uluç'un bir zamanlar film hakkında yaptığı eleştiriyi buradan okuyabilirsiniz, ancak spoiler içermektedir, bilginize (Hıncal yine bir işi yüzüne görüne bulaştırmış, şaşırmadım)
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/uluc/2011/03/25/kacan_firsat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder