28 Ağustos 2017 Pazartesi

Dahleez (TV Series) - 2016

Beintehaa'dan sonra orada oynayan aktörün rol aldığı diğer Hint dizisini de konusu ilgili çektiği için izledim. Baş rollerinde Harshad Arora (Adarsh) ve Tridha Choudhury (Swadheenta)'nın rol aldığı dizi toplamda 105 bölümden oluşuyor. Ancak bölümler 20-23 dakika olduğu için izlemesi kolay ve akıcı oluyor. Zaten daha önce bir Hint dizi izlediyseniz nasıl bir akışı olduğunu da muhtemelen biliyorsunuzdur. Bu dizide olayların tamamı Delhi'de geçmektedir. Swadheenta okulu yeni bitirmiş tecrübesiz bir avukattır, Adarsh ise IAS çalışanıdır. IAS Hindistan'ın üst düzey bürokratik sivil memurluklarından birisidir. Her ikisi de adaletin peşindedir ancak farklı yollardan ilerlemektedir.

Dizi İngilizcede "courtroom drama" adı verilen, mahkemeleri konu edinen ve gerilim ögeleri de içeren bir romantik dizi olma özelliği taşıyor. Hindistan'ın bürokrasisi, polis teşkilatı, ordusu, mahkemelerinin işleyişleri ve kapalı kapılar ardında kalan üst düzey politikası hakkında az da olsa bir izlenim veriyor. Bu dizinin adı öncelikle baş roldeki kızın dizideki karakterinin adı olan "Swadheenta" olarak açıklanmış ancak daha sonra "Dahleez" olarak değiştirilmiş. Swadheenta Hint dilinde "Independence" anlamına gelmekteymiş, bu nedenle olsa gerek kendisinin dizideki lakabı da "Freedom".

Ben diziyi beğendim, nitekim sonuna kadar da izledim ancak diğer Hint film/dizilerinden farklı bulduğumu söylemek isterim. Öncelikle diğer Hint dizileri gibi "sürreal" değildi, danslar ve etnik kıyafetlerin kullanımı çok azdı (düğünlerde, özel günler vb. kullanılıyordu). Hint filmlerinin en sevilen klişeleri de kullanılmamıştı :). Yine de Ramakrishnan, Bihari, Tamil ne demektir ve kültürleri nasıldır biraz öğrendim. Dünyada çok farklı kültürler ve etnik gruplar yaşıyor ancak muhtemelen en kompleks grup Hindistan'dır. Umarım siz de Bollywood seviyorsunuzdur, iyi seyirler'

IMDB puanı için:
http://www.imdb.com/title/tt6093500/ 

17 Ağustos 2017 Perşembe

Mumya (The Mummy) - 2017


Mumya denilince muhtemelen sizin de aklınıza 1999 yapımı "Mumya" ile 2001 yapımı devam filmi "Mumya Geri Dönüyor" gelecektir. Hatta bana bu film önerildiğinde ilk tepkim ben onu yıllar önce izledim oldu. Ancak o film bu film değilmiş :).

13 Ağustos 2017 Pazar

Yeniden Başla (Demolition) - 2015

Bazen yeni bir başlangıç için her şeyi geride bırakmak gerekebilir diyen bir film. Hatta bu filmin çok net bir özeti var o da hepimizin bildiği bir şarkı: Sil baştan başlamak gerek bazen / Hayatı sıfırlamak / Sil baştan sevmek gerek bazen / Her şeyi unutmak. Bu filmde başrol oyuncusu Davis Mitchell'in hayatının değişmesinin dönüm noktası eşiyle beraber geçirdiği trafik kazasında eşini kaybetmesiyle başlar. Yaşadığı duygusal şokun dışa vuramayan bu nedenle beyni boşaltılmış zombi gibi dolaşan Davis, eşinin vefat haberini aldığı hastanede bozuk bir otomata kaptırdığı parasını ve alamadığı çikolatasını kafasına fena halde takar. Otomat şirketine şikayet mektubu yazan Davis, bir süre cevap gelmemesine rağmen şikayet mektupları yazarak kendi hayat hikayesini tek taraflı olarak onlara anlatmaya devam eder ve bu mektuplar bir süre sonra müşteri temsilcisi Karen'in da ilgisini çekmeye başlar. Bu olayın alışkanlık haline gelmesinden sonra Davis, hayatını durmaksızın sorgulamaya, daha önce dikkat etmediği detayları görmeye ve önem verdiği şeyleri ise önemsizleştirmeye başlar. Ondaki bu değişim ailesinin de (eşinin ailesi) dikkatini çeker ve her fırsatta eleştirilir (Gregor Samsa gibi dışlanır neredeyse). Davis ise Karen ile birlikte tekrar kendine dönmeyi keşfeder ve modern çağın vebası "yalnızlık" ve "farkında olmadığımız takıntılar" ile de yüzleşir. Aslında herkes gibi o da yeni bir hayata başlayıp eskiye dair her şeyi geride bırakmaya çabalamaktadır.

Filmin yönetmeni Jean-Marc Vallee, oyuncuları ise mutsuz rollere çok yakışan Jake Gyllenhaal ve müşteri temsilcisi rolünde Naomi Watts. Filmin konusu durağan olsa da, heyecan uyandırdığını ve izleyiciyi merak ettirdiğini söylemek mümkün. Siz ne düşünürsünüz bilemiyorum ama ben oyuncuların da rollerine çok yakıştığını düşünüyorum, eğer bu senaryo bir kitap olsaydı ve ben hayalinde karakterleri canlandırsaydım, bunlar Jake ve Naomi gibi olurdu. Yeni başlangıç yapmak isteyenler için iyi seyirler!

"Dear Champion Vending Company: I put five quarters in your machine and proceeded to push B2, which should have given me peanut M&M's. Regrettably, it did not. I found this upsetting, as I was very hungry, and also my wife had died ten minutes earlier."

11 Ağustos 2017 Cuma

Yeni Ahit (New Testament) - 2015

"Yeni Ahit" tam anlamıyla Aamir Khan'ın başrolünde olduğu "P.K." gibi olmasa da aynı kavramları izleyiciye sorgulatacak bir film. Tanrı kavramını merkeze alarak gerçekten tabu olan bir konuyu işlediği için çok fazla eleştiri aldığından emin olduğum bu filmi eğer inançlar konusunda toleransınız varsa izleyebilirsiniz. "Yeni Ahit" de "Tanrı" karısı ve kızıyla birlikte Belçika-Brüksel'de dışarı ile hiçbir bağlantısı olmayan eski ve loş bir evde yaşamaktadır. Kendine ait bir odası vardır ve burada dünyada yaşayan tüm insanların kayıtları bulunmaktadır. Odanın ortasındaki masaüstü bilgisayardan tüm dünyayı yönetecek kararlar almakta ve insanların kaderlerine müdahale etmektedir. Tanrının karısı ve kızıyla olan ilişkisine bakarak çok iyi birisi olduğunu söylemek pek mümkün değildir hatta aksine yaptığı küçük kötülüklerden mutlu oluyor gibidir. Küçük kızı Ea yaptıklarını fark ettikçe kendisini her geçen gün daha az sevmekte ve kaçma planları yapmaktadır. Planlarını uygulamak için önce dünyadaki herkese ölecekleri günün bilgisini sızdırır. Dünya kaos ile meşgul iken, Ea'nın abisi olarak tanıtılan Jesus (İsa) kendisi ile iletişime geçerek dışarı ile bağlantısı olmayan evden nasıl kaçıp insanlarla nasıl iletişim kuracağını öğütler. Ea kendisine altı havari bulup onların da yardımıyla yanlış giden şeyleri düzeltmeyi ve yeni bir ahit yazmayı kafasına koymuş ve planını uygulamaya başlamıştır.

Filmin yönetmeni daha önce fantastik bir film olan Mr. Nobody (2009) filminin de yönetmenliğini yapmış olan Jaco van Dormael, oyuncuları ise Benoit Poelvoorde, Yolande Moreau, Pili Groyne ve Catherine Deneuve'dir. Filmin çocuk oyuncusu Ea rolündeki Pili Groyne gerçekten çok iyi bir performans sergilemişti, tüm filmi neredeyse o yürütüyor diyebiliriz. Filmde şiddet yanlısı erkek bir figür olan tanrının kadın nezaketi karşısında yenilmesi de için üzerinde tez yazılması gereken bir detay. Filmin içerdiği derin konuyu komedi unsurlarıyla anlatmış olması da ayrı bir olay gerçekten. Bu nedenle filmin aslında ders vermek ya da felsefi tartışmalara girmek istemediği de düşünülebilir. Dolayısıyla absürt komediye kendinizi bırakarak yalnızca filme dahil olup çok düşünmeden izleyip geçmekte fayda var.

"Law 1522: If one day you fall in love with a woman there's a great chance you will not spend your life with her."

9 Ağustos 2017 Çarşamba

Mandalina Bahçesi (Tangerines) - 2013

Bu film için, savaş yıllarında geçen, sade ve basit bir hikayenin çarpıcı bir şekilde abartıya kaçılmadan anlatılması diyebiliriz. Dolayısıyla "Mandalina Bahçesi" son zamanlarda izlediğim filmler arasında en çok etkilendiğim film oldu, özellikler "herkesin kendi hikayesi vardır" fikrinin çok ince işlendiğini düşünüyorum. Filmde Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Kafkasya'da durulmayan suların etkilediği halk birkaç karakter üzerinden anlatılmaktadır. Gürcistan'a yerleştirilen Estonyalı köylüler Abhazya Savaşı'ndan sonra Estonya'ya göç etmişlerdir, köyde yalnızca mandalinalarını hasat edip para kazanmak isteyen iki yaşlı köylü olan Ivo ve Markus kalmıştır (biz öyle biliyoruz en azından). Birisi atölyesinde marangozluk etmekte ve mandalina sandığı üretmekte, diğeri ise bahçesindeki mandalinaları toplayarak sandıklara yerleştirmektedir. Görünürdeki tek sıkıntıları vakit iyice geç olmadan mandalinaları toplamak ve satabilmektir.  Ancak yaşadıkları köyün Gürcü-Çeçen savaşının tam ortasında kalması nedeniyle taraflar arasındaki çatışmalardan da olumsuz olarak etkilenirler. Ivo'nun da Markus'un da bu çatışmaya bulaşmak gibi bir istekleri yoktur, nitekim hem Gürcü hem de Çeçen askerlerine yardım ederek bu savaşın herhangi bir tarafında olmayı istemediklerini gösterirler.

Filmin yönetmenliğini Gürcü yönetmen Zaza Urushadze yapıyor, oyuncuları ise İvo rolünde Estonyalı oyuncu Lembit Ulfsak, Markus rolünde ise yine Estonyalı bir oyuncu Elmo Nüganen. Mandalina Bahçesi, izlemeye alıştığımız yıldızı parlatılan aksiyon dolu kahramanlık filmlerinin yanında durup "savaş" ve "insan olmanın" kavramlarını bize sorgulatacak bir film. Özellikle isimsiz kahramanlar üzerinden oldukça sade bir anlatım ile savaşın tüm kötü yanlarını, acıyı ve çaresizliği net bir şekilde izleyiciye aktarıyor. Oyuncuların da çok iyi bir performans sergilediklerini düşünüyorum, bu nedenle çekimlerin yalnızca birkaç mekanda yapılmış olması bile filmin temposundan bir şey kaybettirmiyor. Bu filmin çok kısa ve net bir özeti var aslında: Savaşın kazananı yoktur! İzlemek isteyenlere mutlaka tavsiye ederim, şimdiden iyi seyirler!

- I will avenge my friend. This is a holy thing for us old man, you don't understand.
- Killing a sleeping man, when he is unconscious, is that a sacred thing too? I didn't know.

1 Ağustos 2017 Salı

Karanlığın Elli Tonu (Fifty Shades Darker) - 2017

Daha önce bu serinin ilk kitabını okuduğumu ilgi uyandırmadığı için devam etmediğimi söylemiştim. İlk filmini de izlediğim için, uygun bir zamanda ikinci filmini de izledim, muhtemelen seriyi yarım bırakmamak adına üçüncü filmini de izlerim. Bir önceki yazımda kitap & film karşılaştırması yapabilmiştim ancak bu yazıda yapamıyorum ama film açısından ilk filmden ne daha iyi ne de daha kötü bir film olduğunu söyleyebilirim. Aslında ikinci filmde tam olarak anlaşılamayan ya da gizemli kalan hikayenin yavaş yavaş şekillendiğini ve anlam kazandığını söyleyebiliriz. Serinin bu filminde, ilk filmde pek de iyi ayrılmayan Anastasia Steele (Dakota Johnson) ile Christian Grey (Jamie Dornan) yaşadıkları tutku dolu anları geride bırakmaya çalışmaktadır. Daha doğrusu Anastasia her anlamda kendi hayatını kurmaya ve Christian'ı unutmaya çalışmaktadır, tabi bu hedefte pek çok yolu denese de her fırsatta karşısına çıkan Christian ile bir noktadan sonra yeniden birlikte olmaya başlarlar. Tutkulu çiftin yeniden bir araya gelmesi beraberinde pek çok zorluğu da getirmiştir. Christian'ın geçmişi henüz peşini bırakmadığı için Anastasia'nın başa çıkması gereken zorlukların sayısı da artmıştır. Zaten duygusal bir ilişkinin içinde boğulmamaya çalışan Anastasia'yı şimdi de kıskançlık krizleri ve Christian'ı kaybetme korkusu beklemektedir.

İkinci filmin yönetmenliğini ilk filmi yöneten Sam Taylor-Johnson yapmıyor, bu kez James Foley'i görüyoruz yönetmen koltuğunda. Bu nedenle mi bilemiyorum ama filmin tarzı da ilk filme göre biraz farklıydı, tamamen erotik veya sadist görüntüler daha azalmış, film biraz daha romantizme kaymış gibiydi. Belirttiğim gibi, serinin ikinci kitabını okumadığım için tam anlamıyla kıyaslama yapamıyorum belki de hikaye romantizme evrilmiştir. Dolayısıyla ilk filmde yaptığım sert eleştirileri yapamıyorum ama film hala vasat bir film, Kim Basinger'dan başka bir şey katamamış kendisine. İzlemek isteyenler için iyi seyirler!

- I hope you're not a sore loser.
- That depends on how hard you spank me.


Grinin Elli Tonu filmi hakkında:
http://sinemubi.blogspot.com.tr/2015/02/grinin-elli-tonu-fifty-shades-of-grey.html