Anthony Burgess'in aynı isimli kitabından uyarlanan filmi (hem kitap okuyucusunun hem de sinema seyircisinin gönlünü kazanan nandide uyarlamalardan birisi olarak kabul edilir) hem çekildiği dönem hem de konusu itibariyle düşünürseniz çok farklı bulacağınıza eminim. Filme kara ütopya demek doğru olur mu bilmiyorum ama bilinmeyen bir yerde ve bilinmeyen bir zamanda geçtiğini söyleyebiliriz. Film kahramanımız Alex'in (Malcolm McDowell) kendi hikayesini anlatması şeklinde ilerliyor (ki bu daha da merak uyandırıcı). Kendi çapında bir kabadayı olan Alex, kendisi gibi üç zamane genciyle beraber bir çete kurarak ahlaki değerleri çökmüş, kötülüğün her yerde kol gezdiği bir topluma ayak uydurup, kendi "horrorşov"unu yaratmak ister (filmde bu kelime bu haliyle sıkça kullanıldığı için, bu şekilde kullanmayı uygun buldum). Alex çetesiyle beraber işlediği şiddet dolu suçlardan sonra, kendileriyle fikir ayrılığına düşer düşmez onlar tarafından ihbar edilir ve 14 yıl hapse mahkum edilir (aslında yaptıkları için çok az bile). Bu süreçte İncili okuyarak ve erdemli davranarak pederin gözüne girer ve hükümetin yeni programına kobay olmak için gönüllü olur. Bu deney kobayın beynini yıkamak suretiyle onun "şiddet ve zorbalık" dolu olaylara olumsuz tepki vermesini amaçlamaktadır ancak deneyin kendisi de bir o kadar insan doğasına aykırıdır. Aslında asıl önemli olan, bu süreçten sonra ne olduğu/olacağıdır. Alex, bu deneyden sonra gerçekten şiddet karşıtı ve toplumsal düzene saygılı biri olmuş mudur? Veya doğası gereği tam da pederin söylediği gibi (İyilik içten gelir. İyilik bir seçimdir.) aslında Alex insanlıktan çıkmış mıdır? Bu yönüyle film değişen dünya düzeni ve bu değişimin insanların üzerindeki farklı etkilerini, suça ve şiddete eğilimi ustaca yansıtmıştır. Eser o yılların (1960'lı yıllar) modernleşme ve değişim sancılarını yansıtırken, bireylerin ne kadar özgür veya baskı altında olması gerektiğini ve sonuçlarını da sorgular.
Stanley Kubrick (sinema tarihinin en başarılı yönetmenlerinden birisi olarak kabul edilir) tarafından sinemeya uyarlanan film, 1972 Akademi Ödüllerine dört dalda aday gösterilmiştir. Eski bir film olduğundan yeni nesil tanınan oyunculardan söz edemesek de, kara mizah anlayışıyla (kara mizah olmasaydı bu sapkınlıkta bir filmi pek çok kişi izleyemezdi diye tahmin ediyorum) ve başarılı roman-film uyarlamasıyla sinema tarihinin kült filmlerinden biri olduğundan rahatlıkla söz edebiliriz.
Benim yapabileceğim eleştirilerden birisi, bu kadar yozlaşan bir toplumda aslında "balığın baştan kokması" gerektiğidir. Yani yetkililerin işini iyi yaptığı bir yerde, toplumda bu denli şiddet yanlılığı baş göstermez diye tahmin ediyorum. Her ne kadar insanoğlu doğası gereği şiddete meyilli olsa da, bunu yapacak cesareti bulması, kendisine yeterli yaptırım uygulanmamasından da ileri gelir. Ancak filmde, polislerden korkulmaktadır, hükümet suçu azaltıcı politikalar izleye çalışmaktadır, peder yoldan çıkmamıştır, gardiyanlar işini yapmaktadır vb. - yani Sin City gibi bir baştan sona yozlaşmadan söz edemeyiz ki bu bence büyük bir çelişkidir.
Filmin adı neden "Otomatik Portakal" (A Clockwork Orange)? Yazar İngiliz argosunda (Cockney olarak adlandırılır) böyle bir deyişin var olduğunu ve kelime anlamı olarak yüksek derece gariplikleri barındıran kişi anlamına geldiğini belirtmiştir. Bu kelimenin hikayesine çok uyduğunu düşünen Burgess "...insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum." açıklamasını da yapmıştır. Belki de bu sebeple olsa gerek, kitapta/filmde bol bol argo kelime kullanılmış ve kasıtlı olarak gençlerin dili bozulmuştur (kitabı okumadım ancak okuyanlar çok etkileyici olduğunu ancak filmden daha fazla şiddet sahnesi içerdiğini belirtmektedir). Bu nedenle Otomatik Portakal aynı zamanda bir dilsel deney olarak da değerlendirilmektedir.
"Bu günah! Bu günah! Bu günah! Bu günah! Bu günah! Bu günah! Günah? Bunun neresi günah? Bu! Ludwig Van’ı bu şekilde kullanmak. O kimseye bir zarar vermedi. Beethoven sadece müzik yaptı." (Alex'in Nazi kamplarındaki zulümü videoda izlerken arka planda çalan Beethoven için yaptığı yakınma)
"Herkesin bildiği gibi hükümet senin yüzünden popülaritesini yitirdi, oğlum. Gelecek seçimleri kaybedeceğimiz söyleniyor. Basın bizi çok eleştirdi yapmak istediğimizden dolayı. Ama kamuoyu değişkendir." (Bakan'ın sözü ne kadar da doğru ve modern zamanı yansıtır nitelikte)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder