24 Ağustos 2014 Pazar

Lucy - 2014

Film, zaman zaman hepimizin aklından geçen bir soruya bilim-kurgu tadında yanıt vermeye çalışmış: Beynimizin % 10'undan fazlasını kullanırsak ne olur? Bu konuda şimdiye kadar kanıtlanamayan pek çok teoriden birisi bu filmde konu alınmış. Genç ve güzel ancak sıradan bir hayatı olan Lucy (Scarlett Johansson - Tarihteki ilk kadına verilen isim) bir hafta takıldığı bir adam tarafından (Richard) bir şekilde kandırılır ve kendisini acımasız bir Uzak Doğu uyuşturucu çetesinin elinde rehine/kurye olarak bulur. Operasyonla bağırsaklarının arasına yerleştirilerek Avrupa'ya ve Amerika'ya kaçırılmak istenilen C.P.H.4 isimli maddenin paketi patlayarak kanına karışması sonucu beyninde daha önce hiç kimsenin erişemediği noktalara erişir. Lucy'nin beyni yavaş yavaş gelişmeye başladığı için % 30, % 50, % 70'ini kullanabildiğinde neler olacağını ve en sonunda tamamını kullanmayı başardığında neler olacağını anlatan film bir anlamında Limitless'a da benziyor. Beynin çalışma kapasitesi ve algı düzeyi sentetik bir uyuşturucu ile arttırılıyor ancak Lucy gerçekleri görmek ve göstermek açısından çok havada kalıyor kanaatimce. Bununla beraber, Morgan Freeman'ın profesör olarak filmde rol alması ve bilimsel teorileri anlaşılabilecek en basit haliyle anlatması dahi filmin bu "Ne oldu yani şimdi?" sorusunu sordurmasına engel olamıyor. Ayrıca her türlü sentetik ilaç/uyuşturucunun doz aşımı insan denen makinenin işleyişini bozabiliyorsa, henüz daha kimsenin bilmediği ve bu kadar güçlü bir maddenin Lucy'ye ilk anda herhangi bir zarar vermemesi filmi gerçekçilikten biraz daha uzaklaştırıyor. Sonuçta bir bilim kurgu filmi olduğundan, bir başkasının hayal gücünden filmi izleyerek daha farklı bir mantık kurabiliyoruz.
 
Filmin yönetmeni "Sevginin Gücü", "5. Element", "Angel-A", "Derinlk Sarhoşluğu" ve "Malavita: Belalı Tanık" filmlerinden tanıdığımız Luc Besson ve oyuncu olarak Scarlett Johansson ve Morgan Freeman filmdeki tanınmış yüzlerden. IMDB puanının 6,6 olmasından anladığım kadarıyla kimse film hakkındaki düşüncelerinden emin değil :). Boş vaktiniz varsa zaman ayırılabilecek eğlenceli bir film ancak büyük beklentiyle gidilmemesi tavsiyemdir.
 
Yönetmen hikaye akışı boyunca varoluşsal teorilerle, kendini fazla ciddiye alan bilimle ve nihayetinde evrenin oluşumunu anlamak için harcanan enerjiyle sağlam kafa buluyor; bunu da yüzdeler artıkça absürt komedinin sınırlarını zorlayarak yapıyor. Spoiler vermeyelim ama filmin ‘saçma!’ hissettirebilecek finali benim açımdan tam bir CERN göndermesiydi. “Evrenin sırrını anlamak için bu kadar da kasmayın, yüzde yüze vardığınızda hepimiz bir yumurta ve bir spermden ibaretiz zaten!” diyor Luc Besson; bence başka da ciddiye alınacak bir derdi yok.

Limitless hakkındaki yorumlarım için:
http://sinemubi.blogspot.com.tr/2014/02/limit-yok-limitless-2011.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder