Bu filmi izlememizin ten nedeni Türk oyuncuları filmin ana ekseninde yer alması ve pek çok anlamda "bir Osmanlı hikayesi" olmasıdır. Tamamen olmasa da "onlar"ın bizi nasıl gördüğü üzerine üzerine kurgulanmış bir film ortaya çıkmış. Aslında -şahsi kanaatim- çok güzel bir film sayılmaz ve hikayenin pek çok kopuk noktası (en azından benim yanıt bulamadığım sorular) vardı ancak izlenebilir bir film. Russell Crowe (Joshua Connor) filmde üç oğlunu Çanakkale'ye (Gallipoli) savaşa göndermiş olan Avustralyalı bir çiftçi rolünde. Savaştan dört yıl boyunca dönmeyen oğullarının acısına dayanamayan karısını da kaybeden Connor, oğlullarını (ölü ya da diri) bulabilmek için Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a doğru yola çıkar. Buradan sonrası İstanbul-Çanakkale arasında başlayıp, Anadolu'nun farklı yerlerinde süren acı bir yolculuk olacaktır. Bir Anzak torunu olduğunu ifade eden Russell Crowe (doğum yeri Yeni Zelanda'dır) hikayenin yazımında döneme ait bir mektuptan esinlendiklerini belirtmektedir. Ayrıca filmin senaryo yazarlarının Türk kültürü ve yakın tarihimiz ile yakından alakadar olarak filmi kaleme aldıkları şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardır. Filmi "muhteşem" bulmasam da, bu konuda hakkını vermek lazım: Dönemin bakış açısı, İstanbul denince akla gelen mistik atmosfer ve Dünya tarihinde yer bulmadığını düşündüğüm (yalnızca Türk tarihinde anlatılan) detaylar filmde aktarılmış.
"Empati yapmak" ve "Önyargılardan kurtulmak" mesajlarını vermek adına başarılı bir film olmuş. Russell Crowe'un ilk yönetmenlik denemesi olduğu için diğer eksiklikleri de (şimdilik) göz ardı edebiliriz, nihayetinde Türkiye için önem arz eden bir film olduğu düşüncesindeyim. Binbaşı Hasan roülnde Yılmaz Erdoğan'ın veya yardımcısı Cemal'in (Cem Yılmaz) çok iyi oyunculuk çıkardığını söylemesem de, kalender duruşları sempati duymamı sağladı bu nedenle başka yorum yapmayacağım :).
– Belki ona yardım edebiliriz.
– Oğullarını bulma şansımız olmadığını biliyorsun.
– Oğlunu aramaya gelen tek baba o… (...He is the only father who came looking.)
– Oğullarını bulma şansımız olmadığını biliyorsun.
– Oğlunu aramaya gelen tek baba o… (...He is the only father who came looking.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder