Görünüşe göre mutlu sonlar sadece Amerikan filmlerinde oluyor... / It appears that only American movies have a happy ending...
19 Mart 2018 Pazartesi
4 Mart 2018 Pazar
La Casa De Papel - 2017 / 2018
Son zamanlarda çok fazla izlendi, hakkında çok konuşuldu. Bu nedenle bende de bir merak uyandı ve ben de La Casa De Papel'i izledim. Muhtemelen ben bu yazıyı yazana kadar pek çoğunuz bu seriyi izlemiş ve hakkında konuşulacak her şeyi konuşmuş olacak ama olsun :). Dizinin menşei İspanya ve özgün halinde birinci sezon 9 ikinci sezon 6 bölümde olmak üzere 15 bölüm mevcut. Ancak Netflix ilk sezonu 13 bölüm olarak daha kısa bölümler (40 dakikalık) şeklinde izleyiciye sunmuş ancak ikinci sezonu ben yine 6 bölüm olarak (60 dakikalık) izledim. Aslında kısa bir dizi bile sayılabilir. Zaten mutlaka konusunu bir yerde okumuş yada duymuşsunuzdur: Profesör lakaplı ve zeki bir adam ülkenin Kraliyet Darphanesi'ni soymaya karar verir ve bu kararı için işlerinde uzman olduğunu düşündüğü suçlulardan sekiz kişilik bir ekip kurarak aylarca plan yapar. Ekipteki kişiler de birbirlerini belirledikleri "şehir" isimleri ile tanımaktadır. Profesör her türlü ihtimali hesaba katarak kusursuz bir plan hazırlar ancak bir ihtimal hala aleyhinedir: İnsan faktörü. İşin içinde insanlar varsa her şeyin yolunde gitmesi beklenebilir mi?
Keyifli, hızlı akan sahneleriyle aksiyon dolu bir seri olduğu için izlemesi kolay oluyor. Ancak görsel şölene önem verildiği için bazı mantık hataları da yok değil. Tabi asıl amaç sürekli hata bulmak değil de izlenen andan zevk almak olursa daha keyifli bir seyir yaşanabilir diye düşünüyorum. Filmin yönetmeni Alex Pina, oyuncuları ise Ursula Corbero, Alba Flores, Miguel Herran, Itziar Ituno, Alvaro Morte, Pedro Alonso'dur. Karakterlerden de kısaca bahsetmekte fayda görüyorum:
Tokyo: Hikayenin anlatıcısı bu genç kadın. Hem güzel hem de azılı bir hırsız, biraz da uyumsuz birisi dolayısıyla ekip için tehlikeli.
Berlin: Profesörün ekip içinde en çok güvendiği kişi olsa gerek, sessiz görünen ama insanları iyi okuyabilen bir adam.
Nairobi: Hüzünlü bir geçmişe sahip ama geleceğini değiştirme niyetinde olan, diğerlerine göre daha aklı başına bir kadın.
Denver: Moskovanın oğlu, genç ve özünde iyi yürekli, empati yeteneği olan bir çocuk.
Moscova: Sessiz, kendisine verilen görevi yerine getiren ve her şeyden önce oğlunu düşünen bir baba.
Oslo ve Helsinki: İri yarı, korkutucu bir görünüme sahip ama biraz saf Sırp kuzenler, ayrıca pek konuşkan da değiller, tek özellikleri berilen görevi yerine getirmeleri.
Rio: Genç ve zeki bir çocuk, aynı zamanda gençliğin verdiği bir fevriliği de taşıyor. Aslında zayıf bir halka ama ekibin kendisine ihtiyacı olduğu su götürmez.
Ben iyilerin gerçekten iyi ya da kötülerin gerçek kötü olmadığına inandığım için bu seriyi beğendim. Ayrıca Dali maskelerini de sempatik buldum. İzlemek isteyenlere tavsiye ederim, iyi seyirler!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)