"Amerikan Sapığı" modern dünyada son yıllarda "işlerin nasıl çığırından çıktığına" dair güzel bir film olmuş. Film 2000 yılında çekildiği, çok kişi tarafından izlendiği ve film hakkında bolca yazılıp çizildiği için benim yazım çok geç kalmış bir yazı olacak ancak ben filmi yeni izleyenlerdenim :). Zaten üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen, filmde anlatılan konunun hala aktüel olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Başlamadan bir itirafta bulunmak da istiyorum, ben bu filmi yalnızca korku filmi sanıyordum ancak bu film bir "kara komedi - gerilim" filmiymiş, izleyince tüm düşüncelerim bir anda değişti, hatta Amerikan Sapığı 2 filmini de merak etmeye başladım. Filmin konusuna gelirsek; filmin ana kahramanı Patrick Bateman (Christian Bale) Wall Street'te bir finans şirketinde yöneticidir ve pek çok kişinin gıpta ettiği lüks bir hayatı vardır. Ancak hayatı tamamen "etiket"lerden oluşmaktadır: dairesi, vücudu, günlük hayatı, yemek yediği yerlere kadar. Hatta arkadaşlık ettiği çevreyi, nişanlısını bile kartvizitlerine göre seçer. Her şeyde en iyi en lüks olma isteği o kadar baskındır ki, kendi sahip olduğu "şey"lerden daha iyisine sahip birisini gördüğünde hissettiği haset duygusu yavaş yavaş kendisini insan olmaktan çıkarır. İçindeki en ilkel duyguların esiri olmaya başlayan Patrick gündüzleri herkes gibi yaşarken geceleri kendisinden daha aşağı gördüğü insanları öldürmeye başlar. İçindeki kara delik büyüdükçe daha çok cinayetler işlemeye başlayan Patrick için bir yerde işler kontrol edilemez boyuta ulaşır.
Filmin yönetmenliğini bir kadın yönetmen olan Mary Harron yapmaktadır; söylenenlere göre bu filmdeki baş karakterin kadınları öldürmesi nedeniyle feministler tarafından da çok eleştirilmiştir. Hatta filmi izleyenler seyirci kitleri bile filmi sevip sevmemek arasında kararsız kalmıştır. Bir grup tarafından kült bir film olarak adlandırılan Amerikan Sapığı bir grup tarafından kesinlikle sevilmemiştir. Ben aslında filmi sevdim ancak çok eksik buldum, bazı konuların yeterince iyi açıklanmadığını düşünüyorum. Bunun nedeninin Bret Easton Ellis'in kitabından uyarlanan bu filmin kitaptaki pek çok detayı göz ardı etmesidir diye tahmin ediyorum. Pek çok rahatsız edici ve kanlı sahneler içerse de, filmin "tüketim kültürü"nün bireyde yarattığı yabancılaşmayı ve bireyleri özgün olmaktan çıkarıp nasıl metalaştırdığını anlatmayı az da olsa başardığı kanaatindeyim.
"There is an idea of Patrick Bateman; some kind of abstraction. But there is no real me: only an entity, something illusory. And though I can hide my cold gaze, and you can shake my hand and feel flesh gripping yours and maybe you can even sense our lifestyles are probably comparable... I simply am not there."
Filmin yönetmenliğini bir kadın yönetmen olan Mary Harron yapmaktadır; söylenenlere göre bu filmdeki baş karakterin kadınları öldürmesi nedeniyle feministler tarafından da çok eleştirilmiştir. Hatta filmi izleyenler seyirci kitleri bile filmi sevip sevmemek arasında kararsız kalmıştır. Bir grup tarafından kült bir film olarak adlandırılan Amerikan Sapığı bir grup tarafından kesinlikle sevilmemiştir. Ben aslında filmi sevdim ancak çok eksik buldum, bazı konuların yeterince iyi açıklanmadığını düşünüyorum. Bunun nedeninin Bret Easton Ellis'in kitabından uyarlanan bu filmin kitaptaki pek çok detayı göz ardı etmesidir diye tahmin ediyorum. Pek çok rahatsız edici ve kanlı sahneler içerse de, filmin "tüketim kültürü"nün bireyde yarattığı yabancılaşmayı ve bireyleri özgün olmaktan çıkarıp nasıl metalaştırdığını anlatmayı az da olsa başardığı kanaatindeyim.
"There is an idea of Patrick Bateman; some kind of abstraction. But there is no real me: only an entity, something illusory. And though I can hide my cold gaze, and you can shake my hand and feel flesh gripping yours and maybe you can even sense our lifestyles are probably comparable... I simply am not there."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder